
İki yılı aşkın süre, içinde bulunduğun Denizciler arasında sivrilmen için fazlasıyla yeterli bir süre oluyor. Bunu, daha önce eğitimler nedeniyle onlarca kez gelmiş olan Merkez Üssü’nün büyük giriş kapısında bir kez daha anlıyorsun. Yanında, seninle beraber olsalar bile senden daha uzun süredir “Asteğmen” rütbesinde olan beş yoldaşın daha bulunuyor. Ancak onları tanıdığın kadarıyla, sıradan geçmişleri ve sıradan hayatları, bugün tattığınız duyguların bambaşka olmasına neden oluyor. İki kız ve üç erkekten ibaret bu yoldaşlarının yüzlerindeki neşe, kalplerinin hızlı çarpıntılarını yansıtıyor adeta. Bu beş kişiyi tanıyor olsan bile, onlarla yolunun bir daha ne zaman kesişeceğini bile bilmiyorsun. Belki, en başından beri geleceğinin onlardan farklı olduğunu bilebiliyorsun. Ancak bugün, onlardan farklı olduğunu bir kez daha anlıyorsun. Kapının kenarına dizilmiş rütbesiz denizcilerin, kimisinin fısıltıyla kimisinin ise çekinmeden bağırarak söylediği o tek cümleyi duyabiliyorsun.
İki yana açılmış devasa kapıdan beş yoldaşınla birlikte yürürken, bu kez sesleri ardında bırakarak nizami bir şekilde yolun iki yanına dizilmiş denizci ordusunu görüyorsun. Her biri, esas duruş pozisyonunda ve yüzleri karşıya dönük bir şekilde duruyor. Beş yoldaşın, kapıdan girer girmez resmi yürüyüş adımlarıyla ilerlemeye başlarken, sen de onlara uyuyor ve bu haliyle iki yana dizilmiş denizci ordusunun ortasından ilerliyorsunuz. Gözlerin, kapıdan girer girmez duvarın hemen üstünde duran tek bir koltukta oturan kadına kilitleniyor. Mavi saçları, masum yüzü ve derin bakışlarıyla, aranızda sadece beş yaş olmasına rağmen Amiral olmuş Valeria Mia… Omuzlarına attığı pelerini ve dik oturuşuyla, bir otorite sembolü gibi görünmese bile, onun koltuğunun bulunduğu duvara sıralanmış esas rütbelilerin duruşlarından, Valeria Mia’nın kim ve ne gibi bir otoritesini olduğunu kavrayabiliyorsun. Aranızdaki onlarca metrelik mesafeye rağmen gözlerin Valeria Mia ile buluştuğunda, istemsizce onun masumluğu altına gizlenmiş baskınlığını hissedebiliyorsun. Bu zamana kadar hakkında birçok rivayet duymuş olduğun kadının tam karşında olması, bir an için sana rivayetlerin yetersiz olduğunu düşündürtüyor. Bu nedenle, Valeria Mia ile göz göze geldiğiniz sıralarda, ilk kaçış senden oluyor ve bakışlarını önlerinde duracağınız diğer rütbelilere çeviriyorsun.
Gözlerin ilk olarak, eğitim dönemlerinde görmeye aşina olduğun Yüzbaşı Maria Lindsey ile buluşuyor. Sarı kısa saçları ve hafif şaşkın bakışlarına rağmen, onun adaletin mutlak savunucularından biri olduğunu ve aynı zamanda otoriteyi mutlak sayan bir yapısı olduğunu bilmek, onun yaşına rağmen daha ciddi bir şekilde görünmesini sağlıyor. Hemen hemen aynı yaşta olsanız bile, eğitimlerinizde yer almış olmanın gururuyla mutlu olduğunu gördüğün Maria Lindsey, bu gururunu dışarıya yansıtmaktan da çekinmiyor gibi görünüyor.

En sağda duran Maria Lindsey’in hemen sağında gördüğün Kıdemli Yüzbaşı Gopher Hampton her zamanki marjinal görünümüyle dikkatini çekiyor. Kusursuz ütülenmiş kıyafetleri, kravatının parlaklığı, saçlarının temizliği ve bıyıklarının düzgünlüğü, Güneş’in altında kavruk tenini daha belirgin bir hale getiriyor. Eğitimleriniz sırasında birkaç kez karşılaştığın Gopher Hampton’ın sol gözündeki yara bile onun düzgün duruşuna mani olamazken, ister istemez onu son gördüğün zaman söyledikleri kulağında çınlamaya başlıyor: “Unutmayın! Adalet göz kamaştırıcı olmalı!”

Bakışların Gopher Hampton’ın sağına kaydığında, daha önce sadece bir kere eğitimlerinize katılmış olan ve tüm işlerin ters gittiği o günün mimarı Binbaşı Clayton Allen’ı görüyorsun. Sıra halinde beklediğiniz sırada, Clayton Allen’ın girişi, kızların onu görmesiyle derin bir şaşkınlığa düşmesi, saatlerdir tepenizde uçan bir martının Clayton’ın kafasına sıçmasıyla başlayan süreç… Kafasındaki pisliği temizlemek isterken elindeki eğitim planlarının yere düşmesi, akabinde yoktan var olan bir rüzgarla tüm kağıtların etrafa saçılması… Yazın kavurucu sıcağına rağmen bir anda bastıran yağmur, Clayton’ın ıslanmamak için başının üzerine çekmeye çalıştığı paltosuna takılması ve yere kapaklanması… Clayton’ın bu düşüşüne gülen denizcilerin cezalandırılması, yağmur altında herkesin sadece iç çamaşırlarıyla kalması yönünde gelen emir, zeminin çamura dönmesiyle tüm vücutlarınızın çamura bulanması… Düzgün şınav çekemeyenleri elindeki sopayla uyaran Clayton’ın bir denizcinin sırtına hafifçe vurmak istediği sırada sopanın elinden kayıp alnına vurması, bununla birlikte hafifçe geriye adımlarken şınav çeken bir denizciye takılıp düşmesi, denizcinin bacağının kırılması ve Clayton’ın çamura bulanışı… Şüphesiz Clayton’ın eşsiz bir aurası olsa bile, aklınızda kalan yegane şeyin ne eğitim ne de başka bir şey olması… Tüm yakışıklılığına rağmen, bir kez daha onu hiçbir zaman görmemenizin hayrınıza olduğunu düşünerek, bakışların bir sonraki rütbeliye çeviriyorsun.

Clayton’ın yanında duran ve sert bakışlarıyla gördüğün Albay Mya Elanor’un, anlatılanlara göre bir ana şefkatine sahip olması pek de anlamlı durmuyor. Kararlı bir denizciden farklı bir şey göremedin Mya’ya dikkatli baktığında, onun 40’lı yaşlarına rağmen hala dinç bir görünümü olduğunu ve keskin bakışları altında pek de söylenenler gibi olmadığını düşünüyorsun. Ancak tüm bu sözlerin illa ki bir doğruluk payı olabileceği ihtimalini göz ardı etmiyorsun.

Bu noktada sonra, geriye kalan dört rütbeli daha bulunsa bile, onların sadece birer efsanede adının geçtiğini düşünüyorsun. Bunlardan ilki Kıdemli Albay Kyuzan Kanaga olurken, ona baktığında tek görebildiğin şey, donuk bir bakıştan ötesi olmuyor. Kanaga’nın hemen yanında ise, varlığı eğitim yıllarınız boyunca en büyük efsane olan kişiyi, Kıdemli Albay Hokkyouku’yu görüyorsun. Heybetli bir insanın vücuduna ve heybetli bir kutup ayısının kafasına sahip olan Hokkyouku, görünüşü ve devasa boyutuyla diğer rütbelilerden kolayca ayırt edilebiliyor.


Gözlerini hafifçe sağa soluna doğru kaydırdığında, bu kez Tümamiral Suzukichi Korari’yi görebiliyorsun. Büyük heybetli vücudu, geriye taranmış gri saçları ve Güneş’in dokunamadığı gözleriyle birlikte, kendisine geleceğin amirali olarak bakılan Korari hakkında neden bunun söylendiğini anlayabiliyorsun. Ne var ki, bakışların hemen onun da sağ tarafına kaydığında, yaşayan bir tarihi görmek seni ilginç bir şekilde gururlandırıyor. Bundan 37 yıl önce, Dört İmparator’dan biri olan Zox de Rox’u ve tayfasını yok etmeyi başaran, Koramiral Regnier Tongrelow… Bugüne kadar birçok kişinin aslında Valeria Mia yerine onun amiral olması gerektiğini duyduğunda, bunu çok anlamamış olsan bile, şimdi hem Regnier hem de Valeria karşıdayken, Regnier’in çok daha yoğun bir baskıyla sizleri karşıladığını anlayabiliyorsun. Bu baskı kendisini öyle hissettiriyor ki, gözlerin onunkilerle kesiştiği anda nefes alman bile zorlanmaya başlıyor.


Duvarın önüne sıralanmış tüm rütbelileri tek tek süzdüğün sırada, yoldaşlarınla birlikte adımlarını sonlandırıyorsun. İki yana ayrılmış denizci ordusu birkaç metre arkanızda kalıyor ve birkaç metre önünüzde de az önce süzdüğün rütbeliler, duvarın üstünde ise Amiral Valeria Mia bulunuyor. Yoldaşlarınla birlikte Valeria’ya asker selamını vererek durmaya başladığında, ister istemez günün birinde karşındaki kişilerin yerinde olup olmayacağını sorguluyorsun… Amiral Valeria Mia oturduğu yerden kalkıp selamınıza karşılık vermesinin ardından, gür bir sesle “Rahatta dinleyin!” diye bağırıyor. Aslında pek de kendisinden çıkmasını beklemediğin bu ses tonu karşısında biraz şaşırmış olsan bile, bir denizci olmanın sağladığı yararla bunu içine atıyor ve yüzündeki ciddi ifadeyi koruyabiliyorsun. Valeria Mia bakışlarını tüm denizcilerin üzerinde gezdirdikten sonra ise “Burada, bu beş silah arkadaşımızın rütbe töreni için toplanmış bulunmaktayız! Biliyorsunuz ki, normalde bu tür anlara çok şahit olamıyorum. Lakin, birtakım işlerim nedeniyle burada olmam vesilesiyle, ben de silah arkadaşlarımızın bu şerefli gününde onların yanında olmak istedim! Bugünden sonra, teğmen olarak ordumuza ve halkımıza hizmet edecek bu silah arkadaşlarımı, canı gönülden kutluyor ve onların üstün başarılarla geçireceği yıllarını görmek için sabırsızlanıyorum!” diyor.
Valeria Mia bu sözlerinin ardından tekrar yavaşça koltuğuna otururken, Koramiral Regnier Tongrelow bulunduğu yerden bir adım öne çıkıyor ve ardından “Tören vaziyeti al!” emrini veriyor. Tüm denizciler tek bir vücutmuşçasına tören pozisyonu alıp esas duruşa geçerken, Regnier bakışlarını sana doğru çevirip “Asteğmen Cyrus Blazehart!” diyerek seni yanına çağırıyor.
İsmini duymanla birlikte harekete geçtiğinde, tören çalışmalarınız sırasında ilk olarak sırayla tüm rütbelileri selamlaman ve akabinde Koramiral’e selam vermenin ardından rütbenin takılmasıyla atamanın nereye yapıldığını öğreneceğini biliyorsun. Ancak şu anda, hiçbir tören çalışmasında törende olacağı söylenmeyen Amiral Valeria Mia’nın burada olması, bu tören düzenine ayak uydurman gerektiğini sana söylüyor.