Joined: Tue Jan 21, 2025 11:09 pm
Bir kayık, bir kaptan, bir mürettebat,
Sallanıyor bir o yana bir bu yana
Çalınmıştı ellerindeki tek erzak,
Kalmadı kayıkta harita,
Tek yön aracı bozuk bir pusula.

.
.
.
Acı çığlıklar, kılıçların çarpışma sesi ve yanık odun kokusu... Tüm bunlar geride kalmıştı. Korsan hapishanesinden kaçış başarılı olmuş, başka mahkumların çıkardığı taşkınlık sayesinde kimse King Fox ve Etsumaki Uraru’nun kaçışını fark etmemişti. Onlar, kargaşadan faydalanarak sahile ulaşmış ve kumlara sürüklenerek orada bırakılmış kayığı bulmuşlardı. Bu kayık King'e Ustasının verdiği bir yadigardı. Korsanlar tarafından bir işe yarar diye kayığa da el konmuştu ancak işe yaramayacağına karar verdiklerinde sahile bir bok parçası gibi atılıvermişti. Bu zavallı kayık, balıkçı kayığından hallice bir kayıktı. Yelkensiz, sadece kürekleri olan, küçük bir şeydi. Maksimum 5 kişi alırdı ve bu beş kişi de sıkış tıkış oturmak zorunda kalırdı. İşte bu kayığın adı "Ustamın Kayığı"ydı. Bu yüce isim bizzat King tarafından konulmuştur.

Ustamın Kayığı, geniş dalgaların eşliğinde okyanusun ortasında King Fox'un pazuları sayesinde adım adım yol alıyordu. Gecenin karanlığı yavaş yavaş dağılırken ufukta kızıllık belirmeye başlamıştı. Arkalarında kalan ada artık gözle görülmeyecek kadar uzaktaydı. Kıyıdan ayrılalı yaklaşık 4 saat olmuştu ve deniz, her geçen dakika onları hiçliğe doğru çekiyordu.

Etsumaki, kayığın kıçına yakın tahta üstünde bacaklarını karnına çekmiş halde oturuyordu. King ile hapishanede tanışmış ve uzun bir süre bitişik zindanlarda kalıp dostluklarını derinleştirmişlerdi. Etsumaki, King'in kişiliğinden etkilenmiş ve onunla denizlere açılmaya karar vermişti. Kendisi çocukluğundan beri zorbalanan birisiydi. Korsan olursa daha güçlü olabileceğini düşünüp korsan olmuş ve bazı sebeplerden dolayı korsan hapishanesine düşmüştü. King ile tanışınca onun yolunda yürümeye karar verdi. Ancak o sırada King korsan değildi ve hapishanede King ile konuşup zehri ona da verdi. Daha güçlü kişilerle savaşabileceğini düşünen King, Etsumaki'nin de tavsiyesi ile korsan oldu ve birlikte bir tayfa kurmaya karar verdiler. Kaptan King olacaktı, bu yüzden isim ve bayrağın ne olacağı onun kararına bırakıldı. Bu şekilde "Dövüş Korsanları" kurulmuş oldu. Bu şanlı isim de bizzat King tarafından veridi.

Bir tayfa varsa bayrağı da olmalıydı. Bayrak yapmak için de siyah bir kumaşa ve renkli boyalara ihtiyaçları vardı. Etsumaki ile nasıl bir bayrak yapacaklarına karar verdiler. King, Ustamın Kayığı'nda siyah bir tişörtü olduğunu söyledi. Firar ettiklerinde hala kayığı kumsalda bulurlarsa tişörtü düzgünce kesip bayrağa dönüştürebilirlerdi. Bu şekilde tek gereken renkli boya bulmak kalmıştı. Bunu da firar esnasında korsan gardiyanının çekmecesinden aldılar. Firardan sonra bayrak King'in istediği şekilde Etsumaki tarafından çizildi. Bayrağı asacakları bir yer olmadığı için mecburen geçici olarak katlayıp kayığın ortasındaki sandığa koydular. King daha sonra bu bayrak için bir direk dikecekti kayığa.

Şu anda King Fox, Etsumaki'nin karşısındaki tahtaya oturmuş sert bir ritimle iki küreği birden çekiyordu. Kasları uzun süre kürek çekmekten şişmiş ve gerilen kol kasları kızarmaya başlamıştı. Yüzünde meydan okuyucu bir gülümseme vardı. Alnından boncuk boncuk ter akıyordu. Küreği çekerken nefes veriyor toplarken nefes alıyordu. Nedense bayrağı kasaya koyduklarından beri hiç konuşmamışlardı. Sessizliği bozan ilk King oldu. "Yoruldum sen devam et." King'in kızıl sakalları uzamıştı biraz bu bir ayda. Ancak bıçağı olmadığı için kesme imkanı da bulamamıştı. Bu bir aylık süreci bitişik zindanlarda geçirdikleri için birbirlerini de ilk kez firar esnasında görmüşlerdi. King, Etsumaki'yi gördüğü gibi "Lan sen çirozmuşsun!" diye aklından geçen düşünceyi Etsumaki'nin suratına tükürmüştü resmen. Bu yüzden henüz birbirlerinin tiplerine de alışık değillerdi.

King, kürekleri uzatıp Etsumaki'ye verdi. Sonra parmağını Etsumaki'nin köse yanaklarına uzatıp, "Neyle kestin sakallarını?" diye sordu. Bunu parmağını Etsumakinin suratına uzatarak söylemişti. Sonra kendi kirli sakallarını sıvazlayıp "Jiletin varsa bana da versene ben de keseceğim." dedi. "Sakal bende kaşındırıyor." diye eklemişti.

► Show Spoiler
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:39 am
Okyanusun ortasında bir yerlerde…


Nicedir kürek çekmekten ağrıyan kasların, daha fazla bu eylemine müsaade etmediğinden kürekleri Uraru’ya bırakacağını söylediğin anda Uraru’nun gözlerindeki parıldamayı görebiliyorsun. Dağılmış siyah saçlarını düzeltmek isterken daha da dağınık bir hale büründürmesine aldırmayan Uraru, bir hamleyle bıraktığın kürekleri almak için ayaklandığında, kısa bir süre yaşadığı dengesizlikle kayığın içinde yalpalıyor. Uraru ayakta durmayı başarmış olsa bile, yaşadığı bu anın belli ki bir güçsüzlük belirtisi olduğunu düşünerek gözlerinin altı bir anda çöküyor ve yitirdiği heyecanı ile gözlerine bakmadan kürekleri devralıyor. Uraru kürekleri çekmeye başladığında, senden belirgin bir şekilde daha yavaş ve zor bir şekilde bu işi yürütürken, bir an için tüm yorgunluğuna rağmen kürekleri çekmeye devam etmen halinde daha hızlı gidebileceğinizi düşünüyorsun. Tam bu esnada Uraru’nun yüzüne karşı onun çelimsizliğini vurduğunda, zaten mahcup halde olan Uraru’nun tüm motivasyonunun yerle bir olduğunu görebiliyorsun. Buna rağmen hiçbir şey demeden kürekleri olabildiğince çekmeye devam eden Uraru, yükselmeye başlayan Güneş’in altında yavaşça terlemeye başlıyor.

Uraru kürek çekmeye devam ederken onun sakalları ile ilgili yaptığı yoruma karşılık, tamamen kendini savunurcasına gerildiğini ve “Eee… King-senpai… Ben- Yani anlamışsındır dedim ama… Yani-” diyerek lafı bir süre eveleyip geveledikten sonra, derin bir nefes vererek “Ben köseyim!” diyor can acıtıcı bir itirafta bulunur gibi. Hemen ardından ise, bir küreği dirseği ile bacağının üstü arasında sıkıştırdıktan sonra bıyığını yavaşça dudağının üstünden ayırıp salladıktan sonra “Bu da takma zaten!” diyor. Uraru yaşadığı pişmanlık ve mahcuplukla birlikte bıyığını tekrar dudağının üstüne oturturken, onun bıyıksız bir şekilde henüz daha 15’lerinde biri gibi göründüğünü anlıyor ve Uraru’nun bu bıyık merakının nereden geldiğini de çözebiliyorsun.
Joined: Tue Jan 21, 2025 11:09 pm
King korsan adasında zindandan çıkıp zindan koridorunda ilk kez Uraru'yu gördüğünde ona çiroz olduğunu söylemişti ancak denizlere kürek açınca bu gerçeği tekrar fark etmişti. Etsumaki kürekleri zar zor çekiyordu. Kaşlarını çattı King... "Bayağı zayıfsın he Uraru." dedi. "İşimiz çok...". Ancak bu sözlerinin Etsumaki'nin moralini bozduğundan habersizdi. Sonrasında kollarını iki yanda serbest bırakıp sallamaya başlamıştı. Kaslarını tekrar çalışır duruma getirmesi gerekiyordu. Bu sırada jilet ile alakalı sorusuna cevap veren Etsumaki, köse olduğunu söylemişti. King korku ile Etsumaki'ye baktı. Sanki ölümcül bir hastalığın ismini duymuş gibi "Köse mi?.." diye tekrarlarken Etsumaki bıyığını çıkartıp sallamaya başlamıştı. Bıyıksız suratına bakan King, karşısındaki kişinin daha da velet olduğunu yeni fark etmişti. Etsumaki bıyığını geri yapıştırırken King de kaşlarını sertçe çatıp Uraru'nun suratına bakarken derin düşüncelere dalmıştı. Onu henüz yeterince tanımayan Uraru belki King'in sinirlendiğini düşünebilirdi ancak King şuan öğrendiği yeni bilgileri sindirmekle meşguldü. Hayatında ilk kez köse birini görmüştü. Ustasıyla yaptığı izole eğitimde tanıştığı bütün yetişkin erkeklerin sakalları vardı. Ayrıca takma bıyıkların var olduğunu da ilk kez öğrenmişti. Sonra dirseğini baldırına koyup yanağını da yumruğuna yaslayıp düşüncelere daldı. Köse olmak güçlü olmaya engel miydi? Ya da köse olmak sadece sakallarla alakalı bir hastalık mıydı? Uraru'nun sakalları uzayacak mıydı? Uzamazsa bu bir sorun muydu?

Sonra bunun çok da sorun olmayacağını düşünüp dengeli bir şekilde ayağa kalktı. Kayığın burun kısmından buruna yakın oturağa geçti. Şimdi Etsumaki ile karşı karşıya gelmişlerdi. Ancak King, dikkatini önlerindeki kayığın sandığına yöneltti. Açıp içine baktı. Ümitsiz olsa da belki içinde bir şeyler kalmıştır diye düşündü. Sandığın içine bakarken "Köse olmak bulaşıcı mı?" diye sordu King. "Yoksa zayıf olmanın sebebi köse olman mı?." diye sordu. Sonra Uraru'ya bakıp "Etsumaki, bıyıksız halin 15 gibi gösteriyor. En iyisi bıyığı takmaya devam et. Rakiplerin seni ciddiye alsın. Kaslanıp güçlendiğinde takmana gerek kalmaz. Çıkartırsın." dedi. Sorasında arkadaşının terlemeye başladığıı fark eden King, "Şuan kaslarımı dinlendiriyorum. Sen tükenene kadar çek. Daha yavaş çekersen daha uzun süre kürek çekersin. Ama çok abanırsan çabuk tükenişe ulaşırsın. Ben de kaslarımı daha çok dinlendiririm. Sonra daha uzun yol alırız." dedikten sonra aniden Uraru'ya uzanıp "Bi' kürekleri versene, arkanda yiyecek deposu var. Bak bakayım ne kalmış içinde?" diye sormuştu. Etsumaki bakarken kürekleri çekecekti. Çocuk baktıktan sonra da geri verecekti.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:39 am
Söylediğin her bir söz, bir yandan ağırına gitmiş gibi göz altlarının çökmesine neden olurken, bir yandan da ilham doğmuşçasına hareketlerini sözlerin uydurması, Uraru’nun sana duyduğu saygıyı ve hayranlığı gözler önüne seriyor. Sanki var olmayan bir kağıda hiç silinmeyecek gibi sözlerini not alan Uraru, kürekleri biraz daha yavaş çekmeye başlarken bir şeyler söyleyecek gibi oluyor. Ancak tam bu esnada gelen sözlerin üzerine, emir almış bir asker edasıyla ayaklanan Uraru, yine dengesini kaybederek ayakta durmak için iki kolunu yana açıyor. Gemiye belki de sırf senin olduğu için bindiğini bildiğin, belki de korsan olmayı bile sırf sen varsın diye kabul eden Uraru’ya karşı bakışların neticesinde ise, Uraru zayıf not almış bir öğrenci gibi buruk bir edayla yiyecek deposuna ilerliyor. Ne var ki, Uraru deponun zaten boş olduğunu bilir gibi bakışlarıyla sana bu durumu anlatmak istese bile, yine de söylediğin sözden çıkmamak adına depoya gidiyor. Depodan bir mucize çıkmasını bekler gibi derin bir nefes aldıktan sonra kapağı açan Uraru, içeriden fırlayan bir sineğin kafasının üstünde teğet geçmesine müsaade ederken, düşmüş bakışlarını da yavaşça sana çeviriyor. Uraru, “King-senpai… Biliyorsunuz depoya bir şey almadık…” diyerek sana bu yıkıcı haberi vermesinin ardından, deponun kapağını kapatıp yanına doğru hareketleniyor. Uraru bu kez dengesini kaybetmemek için belirgin bir çaba sarf ettiği esnada ise, yine o meraklı öğrenci kisvesine bürünerek “King-senpai! Açlığın vücudumuzu güçlendirmesi için yanımıza bir şey almadık, öyle değil mi? Gideceğimiz yerde depoyu dolduracağız ve o zaman da nefsimizi kontrol etmek için bir sınav vereceğiz!” diyor. Son cümlesini, olması gerekenden bir hayli fazla bir özgüvenle dile getirmiş olan Uraru, birkaç saniyelik sessizliğin ardından “Öyle, değil mi?” dedikten sonra, düşen omuzlarındaki kontrolü kaybederek bezgin bir ses tonuyla “Sahi ya King-senpai… Biz nereye gidiyoruz?” diyor.
Joined: Tue Jan 21, 2025 11:09 pm
King aklına ne geliyorsa söylüyordu belki ama söyledikleri şeyler ustasının kendisine zorla öğrettiği şeylerdi. Ustası öğretilerini birçok kez kafasına vura vura King'in beynine kazımıştı. Şimdi de King, farkında olmadan zihine kazınan şeyleri tekrar ediyordu. King'in sözleriyle Uraru, sandalı daha yavaş çekmeye başlamıştı.

King yeni nakamasına depoya bakmasını söylediğinde Uraru'nun karşılaştığı tek şey içeriden çıkan bir sinek olmuştu. King aslında bu sonucu bekliyordu ancak ne olur ne olmaz diye tekrar bakmak istemişti. Hapishaneden acele ile kaçarken depoya bir şeyler koymaya fırsatları olmamıştı. Yine de belki yakalanmadan önceki kurutulmuş etlerden bir parça kalmıştır diye ummuştu King. Ancak korsanlar her şeylerini almıştı. Uraru kötü haberi verdiğinde King ciddi bir suratla başını sallamakla yetindi. Biliyorum anlamında sallamıştı başını. Uraru zorlaya zorlaya otururken King de yemek işini nasıl çözebileceklerini düşünmeye başladı. Ancak henüz bir şeyler planlayamadan Uraru saçma sapan bir varsayımda bulunmuştu. Neymiş açlık bizi güçlendirecekmiş. King yüz ifadesini korumak için çaba sarf etmeden bu saçma sapan varsayımı hayretler içerisinde dinledi. Uraru sözlerini bitirince "Aptal mısın Uraru?" dedi şok içinde. Sonra tekrar bilmiş bilmiş konuşmaya başladı, "Açlık kimseyi güçlendirmez. Aksine açlık insanı güçten düşürür. Ne kadar çok yersen o kadar güçlü olursun. Ancak antrenman yaparak yediklerin bir anlam kazanır. Antrenmansız yemek insanı domuz yapar. Ayrıca Uraru, deponun boş olmasının sebebi nefis eğitimi değil. Acelemiz olduğu için depoyu doldurmadık." dedikten sonra denizde uzaklara bakmaya başladı. "Şuan durumumuz çok kötü Uraru. Açlıktan ölebiliriz. Hatta yağmur yağmazsa susuzluktan kuruyabiliriz. Ölüm peşimizde." Dedikten sonra aniden cellallendi. "Ama korkma Uraru! Neyse ki yağmurdan korunmak için brandamız var. Suyu toplayabiliriz yağarsa." diyip kollarını önde bağladı ve Uraru'ya döndü. "Ama yağmazsa kendini en kötüsüne hazırlamalısın. Bunu söylemek istemiyorum ama..." Diyip sözünün etkili olması için iki saniye duraksadı. Ve devam etti, "Kendi idrarımızı içmek zorunda kalabiliriz..." Sözlerinden sonra büyük bir karamsarlıkla yüzünü göğe kaldırdı. Bu gerçeği düşünmek istemiyormuş gibi iki saniye bulutları izledi. Sonra tekrar nakamasına dönüp "Ama iyi tarafından bak Uraru, balık yakalayabilirim ve tek ihtiyacım olan şey pençelerim. Tek yapmamız gereken balıkların dikkatini çekmek, sonrasında yaklaşan balıkları pençelerimizle yakalayacağız!." dedikten sonra sağ elini pençe şekline sokup havaya kaldırdı. "Bu eller ile karşımda hiçbir balık duramaz! Ben King Fox! İdrar içmek zorunda kalsak bile tayfamın açlıktan ölmesine izin vermeyeceğim!" Son derece gaza gelmiş gözüküyordu King Fox.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:39 am
Uraru’ya karşı konuşmaya başladığında, ilk sözlerinden pek hoşlanmamış gibi görünse bile, bunu sineye çektiği belli olan Uraru, bundan sonraki cümlelerini dikkatli bir şekilde dinliyor. Senin sözlerini adeta bir yol haritası olarak bellediği belli olan Uraru’nun şu an sözlerini zihnine nasıl kazıdığını rahatlıkla görebiliyorsun. Ne var ki, konuyu idrar içirme noktasına getirdiğinde, Uraru’nun midesinin bulanmaya başladığını önce iyice beyazlayan ve ardından yeşile dönen yüz renginden anlayabiliyorsun. Tıpkı senin gibi kafasını göğe kaldırıp yağmurun yağma olasılığını hesap etmeye çalıştığında, senin de rahatlıkla görebildiğin gibi, gökte bir tane bile bulutun olmaması, tüm hesaplamaların boş olduğunu gösteriyor. Fakat, bu iç karartıcı duruma rağmen hala pozitif bir şekilde balık avlama olayına değindiğinde, Uraru’nun da kaybolan tüm ümitleri tekrar yeşermeye başlamış görünüyor. Senin gaza gelmenle birlikte Uraru’nun da içinde taşan bir coşku, cümlenin sonlanmasıyla ortaya çıkıyor ve iki kolunu havaya kaldıran Uraru avazı çıktığı kadar “ÇOK YAŞA KAPTAN KING!” diye bağırıyor!

Uraru’nun bağırtısının yankıları kulağında çınlamaya devam ederken, Uraru tepkisinin fazla olup olmadığından şüpheli bir şekilde bakışlarını sana çeviriyor. Bu bakışların altında yine yenilecek bir azarın korkusu yatarken, Uraru çekingen bir ifadeyle “King-senpai…” diyor. Bir felaket haberinin öncüsü olan bu seslenişin ardından ise Uraru çekingenliğini en üst seviyeye çıkartırken “Bizim brandamız da yok… Muhtemelen idrara kaldık!” diyor. Son cümlesiyle çekingenliği korkuya dönüşmüş görünen Uraru’ya bir tepki vermek istediğin anda, bir anda geminin üzerinde beliren gölge karaltısıyla ister istemez başını yukarı kaldırdığınız anda ise, uçsuz okyanusun doğasını görüyorsunuz. Yaklaşık 10 metre üstünüzden, uzunluğu 15 metreyi ve kanat genişliği 20 metreyi bulan, kocaman başıyla oldukça dikkat çeken ve derisi tüy-pul karışımıyla kaplı, okyanus yaratıkları sınıfından olduğunu daha önce duyduğun Okyanus Baykuşu türündeki hayvanın geçişine şahitlik ediyorsunuz. Okyanus Baykuşu geminizin üstünden geçmesinin ardından, dev pençeleriyle birlikte okyanusa doğru dalışa geçiyor ve yaklaşık 100 metre kadar önünüzde okyanusa kendisini bırakıyor! Hemen hemen dikey bir şekilde okyanusa dalış yapan Okyanusa Baykuşu gözden kaybolduğu anda ise Uraru titreyen vücuduna engel olmak ister gibi “Kap-Kaptan… King-senpai… Bi-bize bulaş-bulaşmaz, di’ mi?” diyebiliyor.


Okyanus Baykuşu
Image
Joined: Tue Jan 21, 2025 11:09 pm
King Fox, özgüveninden taviz vermeyen bir kişilik... Söylediği şeyler Etsumaki Uraru'yu şekilden şekle sokuyordu. Uraru, King'in söylediklerine göre bir bozulurken bir dikkat kesiliyor, King'in coşmasıyla birlikte gaza gelip ÇOK YAŞA KAPTAN KING! diye bağırıyordu. Etsumaki tedirgin bir şekilde King'e bakmaya başlarken burnu göğe doğru uzanan kaptan, kolları göğsünde bağlanmış "Ho, ho, ho!.." diyerek egosunu şişirmişti. King, "İşte böyle yardımcı kaptan! Her zaman enerjik ve umutlu olmalısın. Bazen hayat, en zor anlarında bile yüzüne güler!" derken Uraru, felaketin haberi olan brandanın olmayışını söylüyor. Bunu duyan King aninden doğrulup biraz önce açmadığı önündeki sandığın kapağını tutup kaldırıyor. Kapağı kaldırırken de kendi kendine söyleniyor. "Ulan buradaydı, yoksa çalındı mı?!" derken kapağı açıp içine bakacaktı.

Devamını getiremeden üstlerinden bir gölge geçtiğini fark etti King, aniden bakışlarını kaldırmış ve okyanusun eşsiz manzarası ile birlikte üstlerinden uçarak geçen dev Okyanus Baykuşu'nun geçişine şahit olmuştu. Heyecanla kayığın kenarlarından tutarak orta seste "WOOHOOOO!" diye heyecanla bağıran King, dev kuşun suya dalışını izledi. "PUHAHA!" diye kahkaha atıp "Gördün mü Etsumaki! Bu şey okyanus yaratıklarından Okyanus Baykuşu!" demişti heyecanla. Ustasının izole eğitiminden ayrılıp dünyayı keşfetmek King'in yeni yeni zevk almaya başladığı tatlardan biriydi.

Sonrasında Etsumaki korkarak bize bulaşmaz değil mi diye sorduğunda King, heyecanla "Bilmiyorum Uraru bilmiyorum!" demiş ve geminin alt bölmesinde olan iki küreği de almak için harekete geçmişti. "Sen çekmeye devam et Uraru! Baykuş dönmeden buradan tüyelim." demişti. Bu durumdan son derece zevk alan King'in suratında geniş bir sırıtma vardı. "Tabanlara kuvvet Uraru! Küreklere asıl küreklere!" diye bağırmıştı. Baykuşun geleceğini düşünmüyordu ancak maksat eğlence olsundu. Kendilerini kovalamayan bir yaratıktan kaçmak King'i heyecanlandırmaya başlamıştı.

Önce sandığı kucağına alacak, sonra altlarındaki tahtayı aralayıp içindeki kürekleri çıkartacaktı. Sonra kürekleri de koluna sıkıştırıp sandığı ve araladığı tahtayı geri yerine yerleştirecekti. Sonra Kürekleri suya koyup 4 kürekli çekiş işlemine başlayacaktı. Etsumaki ilk kez diğer iki küreği görmüş olmalıydı. "Deh Uraru deh! Baykuş maması olmak istemiyorsan bütün gücünle küreklere asıl" diye bağırırken kürekleri çekmeye başlayacak ve derin bir nefes alıp bütün gücünü kollarına vererek dörtnala küreklere asılacaktı. Küreklere asılırken Göksel Fırtına Nefes Tekniği'ni kullanacaktı ve yorulana kadar kürek çekecekti.

Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:39 am
Geminin diğer iki küreği çıkarmanla birlikte, Uraru’nun yüzünün olabildiğince düştüğünü, sana olan bakışlarının altında büyük bir öfkenin doğduğunu ve o iki kürekle senin kaba etin arasında birçok kez ilişki kurduğunu rahatlıkla görebiliyorsun. Bu ilişkinin içerisinde müstehcenliğin hat safhaya vardığı bir noktada ise Uraru her bir kürek çekişine eklediği yaratıcı bir küfürle sana eşlik etmeye başlıyor. Okyanus Baykuşu’ndan uzaklaşmak için kürekleri çekerken, bir yandan da onun sudan çıkmasını beklediğin muhtemel noktalara bakmayı ihmal etmiyorsun. Fakat Uraru’nun giderek kan ter olmaya yüz tutmuş suratından, Okyanus Baykuşu’nun bir lokmada seni kapmasını arzuladığını rahatlıkla okuyabiliyorsun.

Çektiğiniz küreklerle birlikte, bu ana kadar olmadığı kadar hızlı bir şekilde ilerlemenizi sürdürdüğünüzde ise, suyun giderek dalgalanmaya başladığını fark edebiliyorsun. Sanki derinden gelen bir cismin hızla yüzeye çıkmasının habercisi olan bu dalgalanmalar giderek beyaz köpükler üretmeye başladığında ise Uraru “King-senpai!” diye haykırıyor. Elindeki kürekleri hiç olmadığı kadar sert ve hızlı çekmeye başlayan Uraru “Bu yaratık bize alttan saldırmasın sakın!” diye haykırışını sürdüren Uraru, bir anda kendisine kehanet bahşedilmiş gibi görünüyor gözünde. Zira geminizin kıç tarafında yoğunlaşan bir dalgayla beraber, Okyanus Baykuşu’unun kafasını suyun içinde fark etmenle birlikte, Okyanus Baykuşu’nun çoktan hedefi haline gelmiş olduğunuzu anlayabiliyorsun!

Okyanus Baykuşu sudan fırlarcasına çıkarken, oluşturduğu dalgalar ve çalkantı ile geminiz bir an havalanıyor ve sonra tekrar suya iniyor! İşin içine dört küreğin girmemiş olması durumunda, çoktan belki de geminizi alabora edecek bu kafa darbesinden son anda kurtulmuş olmanın verdiği rahatlama ile Okyanus Baykuşu’na baktığınızda, bu kez Okyanus Baykuşu’nun havadan size doğru inişe geçmek için hazırlandığını görebiliyorsunuz! Uraru, geminin zıplayıp tekrar oturmasıyla kaybettiği pozisyonuna geçmek için çabalarken “King-senpai! Baykuş maması olacağız!” diye bağırmaya başlıyor.
Joined: Tue Jan 21, 2025 11:09 pm
Heyecanlı bir şekilde küreklere asılan King'in şuan Etsumaki'nin kendisine olan öfkesine tepki verecek hali yoktu. Hırslı bir şekilde kürekleri çekiyordu. Bu sırada Yükselen Fırtına stilinin temel nefes tekniğini kullanmaya başlamıştı. Derin bir nefes çekiyor, göğüs kafesi balon gibi şişiyor ve nefesini yavaşça verirken 4-5 tane kürek çekiyordu. Aldığı her bir nefesi maksimum verimde kullanmayı çalışıyordu. Bu yüzden ağzını açıp da Uraru'ya bir açıklama yapmadı. Sonuçta her ne kadar 4 kürek olsa da bunlardan ikisi yedek kürekti. Ayrıca iki kürek kullanmalarının sebebi uzun süre kürek çekmeleri gerektiğiydi. Nöbetleşe kürek çekmezlerse arada durmaları gerekirdi. King durmayı sevmediği için de 4 değil de 2 kürekle çekiş yapmışlardı.

King, yaratığın kendilerini kovalamadığını düşündüğü için güle güle kürek çekiyordu ancak Etsumaki'nin şom ağzını açmasıyla yeni bir olasılığı değerlendirmeye başladı. Bu okyanus baykuşu alttan da saldırabilir miydi? Bu sorunun cevabını düşünemeden altlarındaki su dalgalanmaya başlamıştı. Etsumaki ile küreklere asılmıştık ancak King, baykuşun kafasını suyun altında gördüğümde kürek çekmeyi bıraktı ve eklemlerini kilitleyerek küreklerin kancaya oturduğundan emin oldu. İş başa düşmüştü. Açıkçası bu kadar büyük bir canavarı yenebileceğini düşünmüyordu. Ancak öylece kuş maması olmaya da niyeti yoktu. Bu yüzden baykuşun sudan çıkma anında bile nefes düzenini bozmamaya çalıştı. King'in suratındaki sırıtış oluşan dalgalarla çoktan kaybolmuş, yerine odaklandığını gösteren ciddi bir yüz ifadesi almıştı.

Çarpışmanın etkisiyle yükselen kayıkta dengede kalabilmek için iki bacağını iki yana doğru açmış ve kayığın kenarlarına baskı uygulayarak dengede kalmayı çalışmıştı. Kayık çok sıkı bir şekilde sallanırken hızlı bir karar verdi. Baykuş gökyüzüne yükselirken King Fox ayağa kalkmaya çalışmış ve ayağa kalkarken "Yükselen Fırtına Stili, 1. Faz." demişti. Bakışlarını gökyüzündeki baykuşa kilitlemişken savunma pozisyonuna geçmişti. Kayıkta dengede olmayı çalışırken ustasının denge eğitimlerini hatırlamaya çalıştı. Bu sırada Uraru, baykuş maması olacağız diye bağırıyordu. King Fox, ne yazık ki bu konuda iyimser olamıyordu. Hayatında ilk kez bir okyanus yaratığı görüyordu ve bu yaratığın saldırısına uğramıştı. Yaratığın 15 metre uzunluğunda olmasını söylemeye bile gerek yoktu.

King, nefesini verdi. Yaratığın kafası kocamandı ve büyük bir ihtimalle kendilerini tek lokmada yutabilirdi. Ancak önce kayıklarını parçalamayı düşünürse büyük bir ihtimalle balıklama üstlerine düşecekti. Bir ihtimal gagasıyla vuracaktı. Ya da pençeleriyle saldırmaya çalışacaktı. Kuş inişe geçtiğinde ciğerlerini dev bir balon gibi şişirdi tekrar. Kuşun saldırı şekline göre savunma pozisyonu alacaktı. Gagasıyla dalışa geçerse bütün bedeniyle dönerek gagasına soldan büyük bir kuvvet uygulayarak sağ tarafa doğru suya düşmesini sağlamaya çalışacaktı. Bunun zamanlamasını çok iyi bir şekilde ayarlaması gerekiyordu. Baykuş tam önlerindeyken yatay gelen kuvvetle çapraz bir şekilde suya düşürmekti amacı. Ancak başarılı olursa büyük bir ihtimalle baykuşun bedeni sandala çarpacak ve kendilerini suya düşürecekti. Böyle bir şey olursa nefesini bırakmadığından emin olmalıydı.

Olur da yaratık ağzını açarak gelirse büyük bir ihtimalle buna bir şey yapamazdı. Ağzına girene kadar dengesini ve nefesini korumaktan başka bir şey yapmayacaktı. Ağzının içine girerse gırtlağına, diline veya boğazına parmaklarını kerpeten gibi geçirerek tutunmaya çalışacaktı. Eğer yaratık pençeleri ile kendisine saldırırsa Dövüş Stilini kullanarak saldırıları saptırmayı çalışacaktı. Bu saptırmayı saldırının geldiği yön ve şekle göre yapmaya çalışacaktı. Fırsat bulursa baykuşun bacağından tutunup üstüne tırmanmayı çalışacaktı. Bütün bunlar olurken aynı zamanda bu canavarı nasıl yenebileceğini düşünecekti. Yaratığın eklem bölgelerini ve ve hareket biçimini analiz etmeye çalışacaktı. Bu hengamede yapabileceğinden emin olmasa da fırsat bulursa deneyecekti. Şu anda King ilk kez gördüğü bir yaratığa karşı hayatta kalma mücadelesi veriyordu. Ya yem olacaktı ya da kahraman.

Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:39 am
Okyanus Baykuşu vahşi doğasıyla geminizin üzerine doğru dalışa geçtiği anda, kendini savunma pozisyonuna alıyorsun. Buna karşın Uraru, daha çok cenin pozisyonunu andıran bir şekilde kamufle olmaya çalışarak, Okyanus Baykuşunun geminizi alabora etme sürecine bu şekilde dahil olmayı seçiyor. Uraru’dan ziyade Okyanus Baykuşunun size nasıl saldıracağını kestirmek için stilinden de faydalanarak odaklandığında, kısa bir süre içerisinde yaptığı dalış ile Okyanus Baykuşunun doğrudan kafasıyla geminizi alabora etmeyi seçtiğini anlayabiliyorsun. Bu nedenle, kendini Okyanus Baykuşunun kafasına doğru anda ve açıyla indireceğin yumruğa odaklıyorsun. Nitekim, Okyanus Baykuşu kendine has çığlığı ile geminize doğru yaklaşıyor ve sizden yaklaşık 10 metre kadar yüksekte kaldığı anda, olduğun yerden zıplayarak aranızdaki mesafeyi daha da hızlı kapatıyorsun. Okyanus Baykuşu senin bu zıplamanı fark etmiş olsa bile, buna bir tepki vermek yerine dalışına devam ediyor. Ancak bu, Okyanus Baykuşunun atacağın yumruğa karşı bir açık yaratmasına da neden oluyor. Bu sayede, havada doğru an geldiği anda yumruğunu savuruyor ve Okyanus Baykuşuna indirdiği yumruk ile onun tüm saldırı güzergahını değiştiriyorsun! Geminizin birkaç metre yanından okyanusa düşen Okyanus Baykuşu okyanusta kaybolmaya başlarken, sen de tekrar gemine ayak basıyorsun.

Geminin içindeki Uraru, halen bir lokmada yenmeyi bekler gibi titreyerek pozisyonunu korusa da tehlikenin beklediğinden uzun sürdüğü fark etmiş gibi tek gözünü açarak etrafına bakmaya başlıyor. Bu esnada ortalıkta Okyanus Baykuşuna dair pek bir emare olmamasına karşın, senin hemen önünde olmanla Uraru bir anda kendini toparlıyor ve “Bir kaya gibi sert olmanın nasıl olacağını deniyordum King-senpai! Gördünüz mü, Okyanus Baykuşu bizi bir lokmada yutup sindiremeyeceğini anladı!” diyor heyecanla. Ne var ki, Uraru’ya vereceğin okkalı cevaplar hızla kafanda döndüğü anda, Okyanus Baykuşunun düştüğü noktada kafasının belirmesiyle kendini bir anda savunma pozisyonuna geçmiş bir halde buluyorsun. Suyun üzerinde sadece kafası kalmış bir şekilde duran Okyanus Baykuşu şaşkın bakışlarla suratına bakarken, bir anda gagasını açıyor ve öylece kalıyor! Bunun bir saldırı olabileceği ihtimaline karşı tüm dengeni ve savunmanı ayarlamış olmana ve Uraru’nun da tekrar “kaya savunmasına” geçmesine karşın, Okyanus Baykuşunun içinden gelen “HRAHRUMHRAMBRAHMAHM!” şeklinde anlamsız bir ses ile durakalıyorsun. Bu anda Okyanus Baykuşu sanki kusma refleksi sergiler gibi kafasını birkaç kez öne arkaya doğru sallamaya başladığı sırada ise benzer garip seslerin giderek yaklaştığını fark ediyorsun. Tam bu esnada ise Okyanus Baykuşu son bir refleks gösterirken, Okyanus Baykuşunun gagasından bir insan fırlayıp geminize düşüyor!

İki yandan kabarık yeşil saçları, oldukça uzun suratı ve çenesinin altındaki yeşil sakalıyla bir baykuşu andıran 180 santim boylarında ve boyuna göre cılız vücuduyla düştüğü yerden kalkmak ister gibi toparlanan adam, ince bir ses tonuyla “Ha, ne diyorsunuz?” diyor. Sanki bir sorunun cevabını duyamamış gibi cümle kuran adam, bir yandan da üzerindeki yapışkan sıvıları eliyle temizleyip geminizin tahtalarına sürerken “Eeee, cevap versenize!” diyor. Ne olup bittiğini anlamakla meşgul zihnin bu anda kendine sorduğun binlerce soruyla muhatap oluyorken, hemen yanında bitiveren Uraru “Ne sordun ki be adam? Hem kim bir baykuşun içinden çıkıp soru sorar ki?” diyor. Adam ise Uraru’nun konuşmasına şaşırmış gibi iki kaşını da olabildiğince kaldırıp bakışlarını sana çevirirken “Bu bıyık konuşan türden mi? Nereden buldun bunu?” diyor. Ancak Uraru, hassas noktası olan bıyığına değinilmesiyle “Ne diyorsun lan sen? Ben havaya mı konuşuyorum? Baykuşun içinden çıkmak nedir?” diye soruyor. Adam ise, sanki bahsedilen kişi kendisi değilmiş gibi, hemen geminizin yanında sadece kafası duran Okyanus Baykuşuna baktıktan sonra, bakışlarını Uraru’ya çeviriyor ve “Onun adı Bıdık bir kere!” diyor konudan çok uzaklarda bir yere mekan açmış gibi. Aldığı cevapla birlikte Uraru şaşkınlıkla bakışlarını Okyanus Baykuşu ile adam arasında gezdirirken, adam bakışlarını sürekli ikiniz arasında gezdirirken “Anlaşılan siz bir cevap vermeyeceksiniz!” diyor cılız sesine aykırı düşen bir tehditkarlıkla. Ne var ki, adamın bu cümlesi Uraru için adeta bir patlama noktası oluyor ve “Baykuşun karnında konuştuğunda seni nasıl duyalım? Hadi duyduk, nasıl anlayalım! BAYKUŞUN İÇİNDEYDİN!” diyor. Uraru’nun bu patlaması ise bir başka patlamayı da beraberinde getiriyor ve adam “ONUN ADI BIDIK DEDİM YA, BUNUN NEYİNİ ANLAMIYORSUN! VE AYRICA……… O BIYIKLAR GÖT KILINDAN MI?” diye bağırıyor. Bu sözler üzerine Uraru, arkana geçmiş halinden sıyrılıp önüne adımlarken “BIYIĞIM OLMASI SENİ NİYE BU KADAR RAHATSIZ ETTİ? SEN ŞU SAKALLARINA VE SAÇLARINA BAKTIN MI HİÇ? VE AYRICA……… BAYKUŞUN İÇİNDEN ÇIKIP AHKAM KESMEN BIYIKLARIMDAN DAHA GARİP DEĞİL Mİ?” diye bağırıyor. Uraru’nun bu sözleri üzerine adam maden bulmuşçasına parlayan gözleriyle elini neredeyse Uraru’nun burnuna değecek kadar uzatıyor ve aşırı uzun parmağını sallamaya başlarken “AHA KAYBETTİN! BIYIĞININ GARİP OLDUĞUNU KABUL ETTİN! KAZANAN HOUHOU FUKUROU!” diyor.

İsminin Houhou Fukurou olduğunu anladığın adamın bu sözleriyle birlikte, Uraru’nun tüm özgüveni yerle yeksan oluyor ve düşen omuzları titreyen bıyığı ile birlikte tekrar arkana doğru ilerlemeye başlıyor. Tam bu esnada ise Fukurou “Bıdık’a vuran bu götten bıyıklı olamayacağına göre sensin, değil mi?” diyerek bakışlarını sana doğru çeviriyor.


Houhou Fukurou
Image
Locked