Dünya Hükümeti’nin kurulmasındaki en önemli aktörlerden biri olan Yunari Krallığı, yıllardır Nikhedal Krallığı ile Juliana Krallığı arasında yaşanan savaşların mağduru olmuştur. İki krallık arasında kalan toprakları, her iki krallık tarafından da işgale uğramış ve bu sonu gelmez çatışmalar ancak Dünya Hükümeti’nin kurulmasıyla son bulmuştur. Tüm bu durum, Krallığın gelişimine büyük ket vurmuş ve Krallığın kaynaklarını sürekli olarak askeri alanlara yönlendirmesine neden olmuştur.
İsmini kurucusu Tsukiyumi Yunari’den alan krallık, bölgedeki diğer krallıklardan farklı olarak Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüş bir şekilde yönetilmektedir. Doğu Yunari ve Batı Yunari olarak adlandırılan bölgeler, aynı hanedandan kardeşler arasında bölünmüş durumdadır. Bu kapsamda, Doğu Yunari’de madencilik ve balıkçılık ana geçim kaynağıyken, Batı Yunari’de çiftçilik ve hayvancılık gelişmiş durumdadır. Her ne kadar ülke topraklarında bir bölünme mevcutsa da, bu durum tamamen bir denge düşüncesinin ürünü olup, Doğu ve Batı’nın birbirlerini dengelediğine inanılmaktadır.
Krallığın yıllar boyu savaş alanına dönmüş olması, kaçınılmaz olarak yerleşim düzenini etkilediği gibi sosyal hayatı da vurmuştur. Bu nedenle Krallıkta sürekli bir olumsuzluk yaşanacağı düşüncesi hasıl olmakta olup, Krallık içerisinde yerleşim yerlerinde labirent tarzı mimariler görülmektedir. Krallıkta yaşayan kişiler, bu durumu o kadar içselleştirmişlerdir ki, kimi zaman en basit cümleler bile karmaşık bir hale bürünebilmektedir.
İsmini kurucusu Tsukiyumi Yunari’den alan krallık, bölgedeki diğer krallıklardan farklı olarak Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüş bir şekilde yönetilmektedir. Doğu Yunari ve Batı Yunari olarak adlandırılan bölgeler, aynı hanedandan kardeşler arasında bölünmüş durumdadır. Bu kapsamda, Doğu Yunari’de madencilik ve balıkçılık ana geçim kaynağıyken, Batı Yunari’de çiftçilik ve hayvancılık gelişmiş durumdadır. Her ne kadar ülke topraklarında bir bölünme mevcutsa da, bu durum tamamen bir denge düşüncesinin ürünü olup, Doğu ve Batı’nın birbirlerini dengelediğine inanılmaktadır.
Krallığın yıllar boyu savaş alanına dönmüş olması, kaçınılmaz olarak yerleşim düzenini etkilediği gibi sosyal hayatı da vurmuştur. Bu nedenle Krallıkta sürekli bir olumsuzluk yaşanacağı düşüncesi hasıl olmakta olup, Krallık içerisinde yerleşim yerlerinde labirent tarzı mimariler görülmektedir. Krallıkta yaşayan kişiler, bu durumu o kadar içselleştirmişlerdir ki, kimi zaman en basit cümleler bile karmaşık bir hale bürünebilmektedir.
