Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Joined: Wed Jan 22, 2025 6:31 pm
User avatar
Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Konjiki Korsanları: Başlangıç

Quelch Krallığı'nın No.2 adasında gece hakimken, liman bölgesinin alışılagelmiş telaşı yerini bambaşka bir kaosa bırakmıştı. Rıhtımdaki ticaret gemilerinden biri, her zamanki sakin görüntüsünden uzak, güvertesinde kopan arbede ile sarsılıyordu. Gacko'nun zihninde bu anın planı defalarca prova edilmişti - ancak şimdi, gerçek kargaşanın ortasında, her şey çok daha karmaşıktı.

İskelede savrulan yumruklar, tekme sesleri ve küfürler havayı doldururken, Gacko'nun dev cüssesi iskelenin limana bağlanan köşesinde hakimiyet kurmuştu. İki metre boyundaki bu sarışın adam, çocukluğundan beri hayalini kurduğu özgürlüğe son birkaç adım kalmışken, içindeki vahşi doğayı serbest bırakmıştı. Limanda çalıştığı yıllardan kalma refleksleriyle etrafındaki varilleri, sandıkları potansiyel silahlar olarak değerlendiriyordu. Her kavgada olduğu gibi, çevresindeki her şey onun için bir silahtı.

"HIIIIIĞĞĞ!"

Gorou'nun karakteristik çığlığı liman bölgesini inlettiğinde, Gacko elindeki boş rom varilini bir denizci üzerinde parçalamıştı bile. Varil parçalanırken etrafa sıçrayan tahta kıymıkları ve keskin rom kokusu, limandaki kaosu daha da artırdı. Altın sarısı saçları gecenin karanlığında parlarken, yüzündeki vahşi sırıtış gitgide büyüyordu. Bu ifade, onu tanıyanların "Sarı Şeytan" lakabını neden taktıklarını açıklar nitelikteydi. Gemi ele geçirilirken her biri kendi rolünü oynuyordu. Kenta, güçlü kollarıyla iki denizciyi birden tutmuş güvertenin kenarına doğru sürüklüyor, bir metre boyundaki Pochi ise - ki bu boy onun en büyük avantajıydı - direkte asılı halatlardan birini kemiriyordu. Her biri No.2 adasının sokaklarında öğrendikleri hayatta kalma içgüdüleriyle hareket ediyordu.

Gacko'nun gözleri başka bir varile kaydı. Kavgada devrilen fıçılar ve sandıklar arasında kendine yeni bir silah ararken, çetesinin - hayır, artık tayfasının - durumunu da kontrol ediyordu. Pochi'nin halatla olan mücadelesi fazla uzun sürmüştü. "Pochi! O halatı kesmeyi bitir de şu yelkeni indir artık!" diye gürledi, yeni bir varili kavrarken. "Bu gece buradan çıkıyoruz!" Bu sözler, yıllardır içinde biriktirdiği özgürlük özleminin dışavurumuydu. Çocukluğundan beri No.2 adasının dar sokaklarında, meyhanelerinde ve limanında geçen hayatı artık son bulacaktı. Özgürlüğü için denizcileri reddederek denizci olma şansını kaybetmişti belki, ama bu onun denizlere açılmasına engel olamayacaktı. Kendi kurallarıyla, kendi tayfasıyla...

Kenta son denizciyi de denize fırlattıktan sonra dümene koştu. Güçlü kolları ve geniş omuzlarıyla geminin kontrolünü ele almaya çalışırken, yüzünde endişeli bir ifade belirdi. Liman girişinde beliren meşaleleri görmüştü. "Kaptan! Denizciler alarm vermiş olmalı, birkaç dakikaya burada olurlar!"

"Hıhıığğ!" Gorou telaşla işaret etti. Uzakta, liman girişinde meşaleler çoğalıyordu. Akşamın alacakaranlığında titreşen ışıklar, yaklaşan tehlikenin habercisiydi. Gorou'nun anlamsız sesleri, tayfanın en garip üyesi olmasına rağmen, her zaman önemli mesajlar taşırdı. Şimdi de bu sesler, kaçış vaktinin geldiğini haykırıyordu.

Gacko gemiye çıkarak güvertede yatan son denizciyi tekmeleyerek denize yolladı. Elindeki varili havaya kaldırırken, gözlerinde çocukluğundan beri taşıdığı o asi parıltı vardı. "Hey siz! Konjiki Korsanları'nın ilk gemisini çaldığına şahit olan şanslı piçler! Bu geceyi unutmayın!" Sesi gururla çınlarken, varili de denize fırlattı. Bu hareket, No.2 adasındaki eski hayatlarını geride bıraktıklarının sembolik bir ifadesiydi.

Pochi sonunda halatı kesmeyi başarmış, yelken rüzgarla şişmeye başlamıştı. Minik vücuduyla güverteye atlayıp bağırdı: "Kaptan! Para kasasını bulamadım!" Sesi hem telaşlı hem de hayal kırıklığı doluydu. Para hırsı, onun en belirgin özelliğiydi - belki de bu kadar küçük bir vücutta bu kadar büyük bir hırs olması, onu bu kadar değerli kılıyordu. "Boşver kasayı. Zaten bu gemi bizim ilk hazinemiz!" Gacko'nun kahkahası, yaklaşan denizcilerin meşale ışıklarını bile bastırıyordu. "Kenta! Bizi buradan çıkar!"

Gemi yavaşça limandan uzaklaşmaya başladığında, Gacko güvertenin ucuna yürüdü. Arkasında büyüdüğü ada küçülürken, zihninde binlerce düşünce dans ediyordu. Okyanus Güncesi'nde okuduğu o efsanevi hazineler, Tanrı'nın Mirasları... Bunlar sadece bir bahaneydi belki de. İçinden geçenleri kimse duymadı: "Tanrı'nın Mirasları mı? Hah! Benim tek istediğim özgürlük... ve biraz da para tabii."

"Hey!" Gacko birden arkasını döndü. "Bu gemiye bir isim vermemiz gerek. Artık bizim gemimiz... Kōun-Maru olsun."

Pochi kaşlarını çattı: "Ne demek o?"

"Şans gemisi demek." Gacko sırıttı. "Çünkü bu gemiyi çalmak için ya çok şanslıydık, ya da çok şanssız. Henüz bilmiyorum hangisi." Gorou her zamanki gibi anlamsız sesler çıkararak onayladı, Kenta memnuniyetle başını salladı, Pochi ise ismin para getirip getirmeyeceğini düşünüyordu. Böylece çaldıkları gemi, Kōun-Maru olarak yeni hayatına başladı.

Gacko göğe baktı. Yıldızlar, sanki onların bu çılgın macerasına tanıklık etmek istercesine her zamankinden daha parlak görünüyordu. "Siz üçünüz!" diye seslendi mürettebatına. Sesinde hem otorite hem de dostluk vardı. "Bu gece içki yok! Önce şu lanet limandan sağ salim çıkalım... sonra öyle bir içeriz ki No.2 adası bizi özlemeye başlar!"

Konjiki Korsanları'nın macerası böyle başladı. Kalitesiz ekipmanları, çalıntı bir gemileri ve sonsuz özgürlük hayalleri vardı. Gacko'nun tek bildiği, artık geri dönüş olmadığıydı. Zaten dönmek istese bile, denizcileri pataklayıp gemi çalan biri olarak artık denizci olamazdı. Tek yol ileriydi - kendi yolunu çizmek, kendi hikayesini yazmak...


1 hafta sonra...


Öğle güneşi Kōun-Maru'nun güvertesini kavururken, Gacko başını ellerinin arasına almış, brandanın altındaki masada oturuyordu. Dün geceki içki kavgasından sonra kafası zonkluyor, midesi bulanıyordu. Alkol stoklarının ne kadar dayanacağı konusunda çıkan tartışma, her zamanki gibi yumruklaşmaya dönüşmüştü. Pochi'yi direğe fırlatması, Kenta'nın onu güvertede sürüklemesi ve Gorou'nun anlamsız çığlıkları arasında geçen gece, şimdi zihninde bulanık görüntüler halinde dans ediyordu.

Bir haftadır nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Kenta'nın elindeki haritayı tersinden tuttuğunu fark etmeleri iki gün sürmüştü. Zaten haritanın neye veya kime ait olduğu da belirsizdi. Üzerinde 2 yazan bir ada gördükleri için o adayı kaçtıkları No. 2 adası olarak varsayıp dümeni sağa sola çevirmişlerdi. O günden beri rotalarını güneşe ve yıldızlara göre belirlemeye çalışıyorlardı - ki bu da Gacko'nun limanda duyduğu başı sonu belli olmayan bilgilerden öteye gidemiyordu Hangi yıldız parlaksa oraya gittiler. Çaldıkları geminin pusulası da diğer ekipmanlar gibi güvenilmezdi; ibre sürekli titreyip duruyordu.

"HIIIĞ! HIIIĞ!"

"Ne var Gorou? Yine mi su sızdırıyor gemi?" diye homurdandı Gacko. Gorou'nun bu sesi son iki gündür daha sık çıkarmaya başlaması, geminin durumu hakkında hiç de iyi şeyler söylemiyordu."Kaptan..." Kenta'nın sesi brandanın altından geldi. Yüzünde her zamanki endişeli ifadesi vardı. "Su sızdığı falan yok. Pochi yine depoda. Alkol fıçılarını sayıyor. Dün gece..."

"HIIIĞ!" Gorou'nun sesi bu sefer daha da telaşlıydı. Koca elleriyle geminin alt kısmını işaret ediyordu. Alkol varillerinden dolayı mı endişeliydi? Gacko doğruldu, kafasını tutarak. Midesindeki bulantı ve başındaki zonklama, onu daha da sinirli yapıyordu. "Kenta! Şu haritayı düzgün tutmayı öğren artık. Bir haftadır aynı yerde dönüp duruyoruz galiba." O sırada depodan Pochi'nin ciyaklaması duyuldu. Küçük adam, her zamanki para saplantısıyla fıçıları kontrol ediyordu: "KAPTAAAN! Dün gece bir fıçı bitirmişiz! Böyle giderse..." Gacko ayağa kalktı, deponun girişine doğru sendeledi. Başı dönüyordu. "Bir de matematikçi oldun başımıza. " Kenta karmaşadan uzak kalarak haritayı masaya serdi. Kaşlarını çatmış, üzerindeki işaretleri anlamaya çalışıyordu. "Kaptan, bence bir ada bulmalıyız. Erzak da azalıyor, su da... Gorou da sürekli..."

"HIIIIIĞĞĞ!"

Gacko ayağını güverteye vurdu sertçe. Başının zonklaması ve midesindeki bulantı, onu her zamankinden daha agresif yapıyordu. Bir haftadır denizde olmak, hiçbirinin hayal ettiği gibi değildi. Özgürlük hayalleriyle çıktıkları bu yolculuk, şimdilik sadece baş ağrısı ve mide bulantısından ibaretti. Kalitesiz ekipmanlar, tecrübesiz mürettebat ve tükenen erzak... Her şey aleyhlerine işliyordu.

"İyi! Madem öyle..." Pruvanın ucuna yürüdü, ufku işaret etti. Güneş tepedeyken bile deniz puslu görünüyordu - ya da bu sadece akşamdan kalmalığın etkisiydi. "Bundan sonra gördüğümüz ilk adaya çıkıyoruz. Hem erzak alırız, hem de... biraz eğleniriz." Son kelimeyi söylerken yüzünde beliren sırıtış, No.2 adasındaki kavgaları hatırlatıyordu. "Eğlence mi!?" Pochi depodan fırladı. Minik vücudu heyecanla titriyordu. "Para kazanacak mıyız yani!?" Gözlerindeki para işaretleri neredeyse görünür haldeydi. Bir haftadır sadece fıçıları saymaktan sıkılmış olmalıydı. "HIIIĞ!" Gorou neşeyle el salladı. Koca elleri ve anlamsız sesleriyle bile bir şeyleri tamir edebileceğini ima ediyordu. Belki de yeni bir limanda, geminin ihtiyacı olan malzemeleri bulabilirlerdi.

"Evet..." dedi Gacko. Sesi, bir haftadır ilk defa bu kadar kararlı çıkıyordu. "Artık gerçek korsanlar gibi davranma vakti. Bu gemiyi çaldık ama hala zengin değiliz. Hem..." Yüzünü buruşturdu. Etrafına bakındı; çürümeye yüz tutmuş ahşaplar, paslanmış metal aksamlar, yırtık pırtık yelkenler... "Bu kalitesiz ekipmanlarla fazla ilerleyemeyiz. Her şey çürük, paslanmış, kırık dökük..."

Kenta endişeyle sordu: "Peki nereye gideceğiz kaptan?" Elindeki haritaya bir kez daha baktı. Üzerindeki işaretler ve yazılar, sanki her bakışında farklı bir şey gösteriyordu. Gacko omuz silkti, hala kafası zonkluyordu. Bir hafta önce No.2 adasından ayrılırken içinde olan o özgürlük coşkusu, yerini belirsizliğin verdiği huzursuzluğa bırakmıştı. "Bilmiyorum. Ama bu gidişle güneşin altında kavrularak delireceğiz. O yüzden..." Elini ufka doğru salladı. "O tarafa gidelim işte! Tanrı'nın Mirasları'nı bulmasak da en azından karaya ayak basarız!"

Mürettebat kaptanlarının bu keyfi kararına şaşırmamıştı bile. Bir haftadır süren başıboş yolculukta, en azından bir hedefleri olması bile moral verici görünüyordu. Pochi para hayalleri kurmaya, Gorou anlamsız sesler çıkarmaya, Kenta ise karmaşadan dolayı endişelenmeye devam ediyordu. Her biri, No.2 adasının dar sokaklarından getirdikleri alışkanlıklarını sürdürüyordu.

Gacko güneşe baktı. Başının zonklaması biraz hafiflemişti. Belki de bu sefer şansları yaver gider, karaya ulaşabilirlerdi. Sonuçta şeytan meyvesi yemiş bir kaptan, cüce bir hırsız, dilsiz bir dev ve sürekli endişelenen bir yardımcı kaptan... Bu kadar şanssız bir tayfa olamazdı, değil mi?
Game Master
Game Master
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:39 am
Okyanusta bir yerler, öğle vakitleri…


Kōun-Maru’nun dingin sayılabilecek dalgalar arasında süzülüşü, Güneş’in gözlerini kamaştıran maviye çalınışıyla birlikte başının ağrısına alkolden sonra iyi gelebilecek yegane şey oluyor. En azından içkiyi fazla kaçırdığın bir günün ertesi gününde yaşadıklarını yaşamayacağını düşündüğünde, bu görüntüyü belki de ilk sıraya bile almak istiyorsun. Bakışların bu kez Konjiki Korsanlarının eşsiz üyelerine kaydığında, bir şekilde gözüne gelen geçmişin görüntüleriyle dudaklarının kenarlarında bir gülümseme beliriyor.

“Küçük Dev” Pochi… Güneş ışıklarının sana yarattığından bir hayli farklı olarak, onun gözlerinde beliren Belly işaretini görmek seni pek de şaşırtmıyor. Fıçıları sayarken edindiği matematikçiliği sayesinde Kōun-Maru’ya vuran her bir dalganın karşılığı olarak 1 Belly kazandığını düşünür gibi dalgalara dalmış Pochi, yüzüne yerleşen gülümsemeyle çoktan henüz daha kazanmadığı paraları eğlence uğruna çarçur eder gibi görünüyor.

“Hıığ” Gorou… Ağzından dökülen tek bir sesi ustaca kullanmasıyla gönüllere nam salmış ve bunu bileğinin gücüyle her an vereceğin bir emre hazır görünüyor. Gözleri, belki de bir süre göremeyeceğiniz kara parçasını yakalamak için sürekli hareketli haldeyken, her zamanki ifadesinden daha ciddi durmaya çalışması, Gorou’nun varlığına dair değeri bir nebze de olsa arttırıyor.

“Varil” Kenta… Daha henüz okyanusa açıldığınız ilk anda taşıdığı endişesiyle, önünde tuttuğu yırtık, lekeli ve nereye ait olduğu belli olmayan haritaları evirip çeviriyor durmadan. Çatılan kaşları bir cevaba ulaşmak için verdiği gayreti açıkça gösterirken, aşağıya sarkan dudakları da umutsuzluğunu belli ediyor. Bir haritayı alıp diğerinin ucuna koyarak anlamlı hale getirmeye çalışması, bu olmayınca bir başka harita parçasını çevirip diğerinin üzerine oturmaya çabalaması ve ortaya çıkan sonuçsuzluk karşısında derin bir nefes alıp her şeye sıfırdan başlaması… İzlemesi hayli keyifli bu mücadele içerisinde soluk alışverişlerinin giderek hızlanmaya başlaması, Kenta’nın bir süre patlama noktasına geleceğinin işareti gibi görünüyor.

Ve beklenen sadece birkaç dakika sonra gerçekleşiyor…

“Kaptan! Bu haritalar hiçbir şeyi anlatmıyor! Neredeyiz ve nereye gidiyoruz… Bunları bu haritalarla anlamak imkansız! Bunların bir çocuk çizimi falan olmadığına emin misin?”

Kenta’nın dile gelişiyle odağı üzerine çevirmesine karşılık, ilk tepki Pochi’den geliyor ve gözlerindeki tüm ışıltıyı silmiş bir halde “Para kazanmayacak mıyız yani?” diyor. Pochi’nin bu sorusuna karşılık Kenta bakışlarını hafifçe ona doğru çevirip derin bir nefesle sabrını sınamasının ardından “Nereye gittiğimizi bile bilmiyoruz, ne parası?” diyor. Bu haberle tek yıkılan Pochi değilmiş gibi Gorou beklenmedik bir “HIIIIĞĞ!” sesiyle bakışları üstüne çekerken, onun gözlerinde doğan küçük bir endişe tohumu görebiliyorsun. Kenta bakışlarını sana doğru çevirdiğinde ise, Pochi yiten tüm hayallerini omuzlamış gibi “Ben olmazsa biraz daha fıçıları sayayım…” diyor ve omuzları düşmüş bir halde ayaklarını sürüyerek depo tarafına doğru yürümeye başlıyor.
Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Joined: Wed Jan 22, 2025 6:31 pm
User avatar
Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Gacko, güvertede durup mürettebatını izlerken başındaki zonklama dayanılmaz bir hal almıştı. Kenta'nın haritalarla olan savaşı, Pochi'nin para saplantısı ve Gorou'nun anlamsız sesleri... Her biri No.2 adasının dar sokaklarından getirdikleri alışkanlıklarını sürdürüyordu. Ancak şu an, bu alışkanlıklar Gacko'nun midesini daha da bulandırıyordu. Eskiden böyle sabahlar çok basitti - buz gibi denize dalıp hem ayılır, hem kusar, hem de... diğer ihtiyaçları halledip güne zıpkın gibi başlardı. Ama şimdi? Şu lanet şeytan meyvesi yüzünden denize girmenin hayalini bile kuramıyordu. Pochi'nin o gece zorla ağzına tıktığı meyveyi düşününce midesi daha da bulandı. '100.000 Belly eder kaptan!' demişti küçük şeytan. Gacko acı acı güldü. Şeytan meyvesinin gerçek değerini öğrendiğinde Pochi'yi direğe asacaktı - tabii eğer o gün gelirse. Ya değeri milyonlarca belly ise? Milyonlarca banknot edebilecek bir meyveyi gerçekten 100.000'e satmaya kalkmışsa, bu çeyrek adamın matematik bilgisine güvenip denize açılmak... En kötüsü de meyvenin ne yapacağını bile bilmeden yedirmişti! Ya onu kadına dönüştürseydi? Ya da daha kötüsü - tavşana?

Pochi'nin o gece söylediklerini hatırladı: "Kaptan bak! Mor renkte, üzerinde böyle dalga dalga çizgiler var! Kesin güçlü bir şey! Belki deniz tanrısı olursun! Ya da... ya da... şarap yaparsın! Düşünsene, SINIRSIZ İÇKİ!" Gacko başını iki yana salladı. O gece sarhoş olmasa, mor bir patlıcanı şeytan meyvesi diye yuttuğunu anlardı belki de. Ama Pochi öyle bir heyecanla anlatmıştı ki - sanki elinde tuttuğu şey, dünyanın en değerli hazinesiydi. "Bak şu çizgilere kaptan! Tıpkı zengin adamların evlerindeki vazolar gibi! Bu kesin pahalı bir şey!" Pochi'nin tek referans noktası yine paraydı. Şeytan meyvesini bile antika bir vazo gibi değerlendirmişti. Arkadaşlarını bu kadar seviyor olmasının sebebi de aslında bunun gibi onlarca olaydı. O gün kimse Pochi'nin sözlerini garipsememişti. Kenta kahkahalarla Pochi'ye destek çıkmış, meyveyi boğazından aşağı itmişti. Gorou'nun mutlu hııığlarını hala duyabiliyordu. Sürekli onları zorblamasına rağmen, Gacko birkaç dakika sonra ölse bile, yaşadığı hayattan onlarla keyif aldığını bilerek ölecekti.

"Kenta..." diye mırıldandı, sesi her zamankinden daha yorgun çıkıyordu. "O lanet haritaları... bir dakika kenara bırak. Başım zaten zonkluyor, bir de senin çevirip durman..." No.2 adasında en azından nereye gittiklerini bilirlerdi - meyhaneden meyhaneye, kavgadan kavgaya... O zamanlar hayat basitti. Kenta'nın meyhanesinde her şey kontrol altındaydı. Gacko hala hatırlıyordu - Kenta'nın düzenlediği yumruk turnuvalarını, masaların üzerinde dans eden sarhoşları, bahis oyunlarını... Hepsi Kenta'nın planladığı gibi işlerdi. Çetenin beyni oydu aslında, ta ki denize açılana kadar. Şimdi ise haritaları ters tuttuklarını fark etmeleri iki gün sürmüştü. Sokakların kralı Kenta, okyanusun ortasında kaybolmuş bir çocuk gibiydi. Her gün biraz daha endişeli, biraz daha gergin... Gacko onu böyle görmeye alışık değildi - No.2'nin en büyük kumarbazı, şimdi rotayı bile hesaplayamıyordu. Ama normal olan buydu. Hayatı karada geçmiş biri olarak haritalara baktığında ne anlaması gerekiyordu ki? İhtiyaç listesinin başına bu koyulabilirdi. Rotacı. Belki de rotacılıkla ilgili bir kitap. Ne olursa.

Pochi'nin depo yolunda sürünen ayakları, geminin tahtalarında yankılanırken, Gacko başını iki yana salladı. Her adım, kafasında bir çekiç darbesi gibiydi. "Ve sen!" diye gürledi. "Nereye gittiğini sanıyorsun? Fıçıları saymayı bitirmedin mi daha? Seni şimdi fıçılarla birlikte denize atarsam, o zaman görürsün matematiği!" Tehdit boşunaydı aslında - Pochi'nin gözlerindeki o para ışıltısı hiç sönmezdi. "Boyum kısa ama değerim büyük kaptan!" derdi hep, o küçük suratındaki kocaman sırıtışıyla.

"Bak Pochi..." Gacko sırıttı, aklına parlak bir fikir gelmişti. Sarhoşken bile en iyi fikirleri gelirdi - ki bu sabah hala sarhoştu. "Madem bu kadar sayı saymayı seviyorsun, seni şu direğe fırlatayım. Yukarıdan kaç tane fıçı görüyorsun, onu say!" Pochi'nin gözlerinde düşme korkusunun emarelerini görebiliyordu. "Merak etme, düşmezsin!" Gacko güldü, başının ağrısını unutmuştu bile. "Hem düşsen ne olacak? En fazla Gorou yakalar. Hadi bakalım!" Gacko, Pochi'yi ensesinden yakaladı. "Belki yukarıdan bir ada görürsün. Ya da daha iyisi - bir tüccar gemisi! Hani şu zengin olanlardan!"

Zengin tüccar gemisi... Bu detayın Pochi'nin gözlerini parlatacağını biliyordu. Böyle bir gemi bulabilmek için dünyanın öbür ucuna bile fırlatılmaya razı gelirdi. Gacko ise hesap yapmakla meşguldü. Kaç metre yükseklik, kaç derece açı, kaç belly... Pochi ufuktaki detayları görebilecek yüksekliğe çıkmalı, ardından gözcü sepetine düşmeliydi. İkinci koşul olmasa da olurdu.

"UÇUŞ VAKTİ!"
Game Master
Game Master
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:39 am
Kenta’ya haritaları bırakmanı söylediğinde, Kenta bıkkın bir nefesle birlikte -biraz da sert bir şekilde- haritaları bırakıp gözlerini ne diyeceğini merakla beklercesine sana dikiyor. Pochi’ye söylediğin sözler ise, onun bir anda yerinden zıplamasına ve ani bir emir almış gibi havada vücudunu sana doğru döndürüp donup kalmasına neden oluyor. Ne Kenta ne de Pochi sözlerinin üstüne bir şey söylememişken, bir anda Gorou’nun ağzından dökülen korku dolu bir “Hııığ!” sesi, ortamdaki tüm gerginliği üzerine çekiyor. Gorou, bunu fark etmiş gibi ellerini havaya doğru kaldırıp sana karşı teslimiyetçi bir bakış atarak “Hıııığ!” demesiyle üzerindeki şimşeklerden kurtulmaya çalışıyor. Sözlerinin Pochi’yi hedef alması ve suratına bir gülümseme yerleşmesiyle rahatlamış görünen Gorou havadaki kollarını indirirken, bu kez tüm odak seninle Pochi arasında gidip gelmeye başlıyor. Nitekim Pochi, daha sözlerine başlamamışken başına bir iş geleceğini anlamış gibi şapşal şapşal sırıtmaya başlarken, cümlelerini kurmaya başlıyorsun. Ancak sen konuşmayı sürdürdükçe, Pochi’nin şapşal sırıtışı giderek yok oluyor ve korkunun türlü tonları suratında okunmaya başlıyor. Ta ki ensesinden Pochi’yi kavradığın ana kadar sessiz bir şekilde kaderini reddeden Pochi, onu havaya kaldırmanla birlikte bir anda çırpınmaya başlıyor. Elinden kurtulamayacağını bilse bile, en azından bu uğurda elinden geleni yapmaya çalışır gibi görünen Pochi anlamsız bağırışları arasında sıkıştırdığı “Kaptan”, “Lütfen”, “Yalvarırım” ve buna benzer senin nezdinde anlamsız ve yüklemsiz kelimelerle meramını anlatmaya çalışsa da, vakit geldiği anda yukarı doğru fırlayıveriyor!

Göğe yükselen Pochi’nin çırpınışları, en eğlenceli meyhanede bile bulunmayan bir gösteri sana sunarken, Gorou’nun endişeli “Hııığ!” sesi Kenta’nın derin nefes verişiyle birleşiyor. Gözcü sepetinin bir metre kadar yükseğine çıkan Pochi, çırpınışlarını sürdürüp etrafına bakınırken, aşağıya doğru düşmesiyle gözcü sepetini tek eliyle kavramayı başarıyor! Bu başarınla birlikte gözlerine yerleşen parıldamalar eşliğinde, Pochi bedenini zar zor gözcü sepetine sürüklemeyi başarmasının ardından, sanki yıllardır buradaymış gibi takındığı bir tavırla “Kaptan, ufku görüyorum ama şimdilik para yok! Rüzgar ştebil! Ştebil miydi? Ştepnil? Stenpil? Hoi Kenta! Hangisiydi?” diye bağırıyor.

Pochi’nin sağ salim varış noktasına ulaşması, sadece Kenta’yı rahatlatmış gibi bir hava estirirken, Pochi’yi yeni makamına uğurlayan Kenta sana doğru geliyor ve “Kaptan, biliyorsundur sıkıntılı bir yerdeyiz. Hadi Denizciler bir yana, şu an korsanların bile kucağına düşebiliriz. Buralardakileri biliyorsundur; Kara Maske Korsanları, Kafatası Akbabaları Korsanları ve Küçük Dalga Korsanları… Hadi Kafatası Akbabaları zaten ganimet toplama derdinde, bizle uğraşmazlar diyelim… Diğerlerinin ne yaptıklarını, nasıl geldiklerini bile anlayamayız. Bir şeyler yapmamız…” diyor ve susuyor. Bu anda bakışlarını ellerini gözlerine siper etmiş ve tüm ciddiyetiyle ufuktaki hazineleri görmeyi uman Pochi’ye çeviren Kenta “En azından Pochi’yi göğe yollamaktan daha fazlasını yapmaya ihtiyacımız var.” diyerek sözlerini tamamlayarak bakışlarını tekrar sana çeviriyor. Kenta’nın bu sözleriyle birlikte, ona karşı vereceğin cevabı düşünmeye başladığın anda ise, bir anda Pochi’nin sesini duyuyorsun tepeden.


“Kaptan, ufukta tavşan var! İlk ben gördüm, ilk ısırığı ben alırım!”
Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Joined: Wed Jan 22, 2025 6:31 pm
User avatar
Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Pochi'nin gözcü sepetinden gelen sesi, Gacko'nun yüzünde geniş bir sırıtışa sebep oldu. "Ştebil mi? Stenpil mi?" diye tekrarladı, kahkahalarını tutamayarak. "Stabil! STABİL demek istiyorsun seni cüce! Bir de denizci olacaksın!" Küçük adamın tepeden bağırarak denizcilik terimlerini katletmesi, baş ağrısını bile unutturmuştu. En azından Pochi'yi fırlatmak bir işe yaramıştı - hem eğlenmişti, hem de gözcü bulmuştu.

Öğle güneşi tepelerinde cayır cayır yanarken, Kenta'nın endişeli sesi bu neşeli anı böldü. Kara Maske Korsanları, Kafatası Akbabaları... Belki de No.2'de duyup güldükleri isimlerdi. Ama şimdi, açık denizde, bu isimler o kadar da komik gelmiyordu. Gacko'nun yüzündeki sırıtış kayboldu. Ufukta dans eden dalgalara baktı bir süre. Kenta'nın endişelerini görmezden gelemezdi - No.2'deyken de hep onun sağduyusu sayesinde kendilerinden daha büyük belalardan uzak durmuşlardı. Meyhanesini, düzenini, hatta babasından kalan her şeyi geride bırakıp bu maceraya atılmıştı onunla. Şimdi ise haritaları bile doğru tutamıyorlardı. Kenta'nın hayalkırıklığı hissetmesi, Gacko için yaşayabileceği en acı senaryoydu.

"Biliyorum dostum..." dedi, sesinde ciddi bir ton vardı. "Bir haftadır körün körüne gidiyoruz. Haritaları ters tuttuğumuzu bile iki günde fark ettik. Lanet olsun, ben bile bu kadar beceriksiz olduğumuzu düşünmemiştim." Brandanın altından sızan ışık, masadaki haritanın üzerinde oynaşıyordu. Kenta'nın kaşları çatılmış, gözleri yorgundu. Bir zamanlar No.2'nin en güvenilir meyhanecisiydi - şimdi ise elindeki haritayı bile doğru tutamıyordu. Aslında Gacko biliyordu ki, Kenta olmasa çoktan batmışlardı. Gorou'nun gücü, Pochi'nin kurnazlığı ve kendi vahşiliği... Bunların hepsini dengede tutan Kenta'nın aklıydı. Gözcü sepetine tırmanmaya hazırlanırken Gacko devam etti: "No.2'de her şeyi günü gelince çözerdik diye, burada da aynısı olur sandık. Yanılmışız. Sen haklıydın Kenta, her zamanki gibi... Ama artık yapacak bir şey yok. İlk göreceğimiz kara parçasında düzgün bir pusula, belki de bir haritacı bulacağız. Hatta belki..."

"Kaptan, ufukta tavşan var! İlk ben gördüm, ilk ısırığı ben alırım!"

Pochi'nin heyecanlı sesi güverteyi çınlattı. Gorou'nun tedirgin "hıığ"ları arasında, Gacko halatları tutarak tırmanmaya hazırlandı. Kenta ile hala konuşma mesafesindeydi. "Belki bahtımız dönmüştür Kenta. Belki bir kara parçası, belki de hazin sonumuz." Güçlü kollarıyla gözcü kulesine doğru tırmanırken, çürümeye yüz tutmuş halatlar ellerini yakıyordu. Bir haftalık deniz yolculuğu, geminin her yerinde izini bırakmıştı - paslanmış metal aksamlar, yıpranmış ahşaplar, solmuş yelkenler... Sepet hem onun hem Pochi'nin sığabileceği kadar geniş değildi, bu yüzden çıkabileceği en üst noktaya çıkmak yeterli olacaktı. "Hadi göster bakalım şu tavşanını. Eğer yine hayal görüyorsan, bu sefer seni Gorou'nun yakalayıp yakalayamayacağını test edeceğiz Pochi." Bir tavşan. Ne olabilirdi? İki dağa sahip bir kara parçası. Belki Pochi bir ada görmüştü. Veya tavşan sembolüne sahip bir korsan tayfası? Dövüşmek zorunda kalırlarsa, Kenta sinirden önce herkesi ardından Gacko'yu ayrıca dövebilirdi.
Game Master
Game Master
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:39 am
Pochi’den gelen sesle birlikte, Kenta dahil herkesin ilgisi bir anda “tavşana” döndüğü anda, elbette bir kaptan olarak ilk harekete geçen oluyorsun. Hızla gözcü kulesine tırmanmaya başladığın anda, Kenta’nın Gorou’ya dönerek “Bu herif dubayı tavşan olarak görmediyse, ben de hiçbir şey bilmiyorum!” diyor. Bu sözlere Gorou eklediği meraklı gözleriyle anlam ifade eden bir “Hııığ!” ile cevap vermekle yetinirken, Kenta sözlerinin arkasında durarak “Var mısın iddiaya? Kaybeden Kaptan’dan yumruğu yer!” diyor. Gorou ise bir ufuk noktasına bir sana baktıktan sonra “Hııığhııığ!” diyerek bu iddiayı kabul ettiği belli ediyor!

Aşağıda Kenta ve Gorou’nun iddiaya girdiği sırada, Pochi’nin yanına kadar gelip cümlelerini kuruyorsun. Ancak Pochi, kendine has bir gururla omuzlarını dikip varlığı bile şüpheli boynunu iyice yok etmiş bir pozla “Kaptaaan, kaptan! Sen beni boşver de Kenta’ya atacağın yumruğun tadını nasıl çıkaracağını düşün!” diyor. Hemen ardından ise Pochi sağ elinin işaret parmağını 30 derecelik bir açıyla sol tarafına doğrultuyor. Gözlerin bu yöne doğru giderken kafanda Pochi’nin yarattığı onlarca kurgusal görüntü dönse bile, birkaç yüz metre uzaklıkta, ufacık bir sandalda iki ayağı üstünde duran, üzerinde bembeyaz kıyafetler bulunan ve elleri ceplerinde bir tavşan görüyorsun! Gözlerinin doğru görüp görmediğini teyit etmek için gözkapaklarını hızlıca kapatıp açarken Pochi gururlu bir edayla “Kaptan, benimkileri vereyim mi?” diyor. Bakışların bu anda Pochi’ye kaydığında, Pochi gözleriyle bütünleşik gibi görünen gözlüğünü kavramış ve sana vermek için bekliyor bir pozisyonda oluyor. Fakat bakışların bir kez daha tavşanın olduğu noktaya geldiğinde, sanki bir anda tavşanla göz göze geldiğini hissediyorsun. Nitekim sadece birkaç saniye sonra, tavşan ceplerindeki ellerini çıkarıp görünmeyi bekler gibi havada sallamaya başlarken “ÇABUK BURAYA GELİN-NİĞM! GELİN VE-NİĞM, HOURU MASUTA’YI KURTARMA-NİĞM ŞEREFİNE NAİL OLUN-NİĞM!” diye bağırıyor! Geminiz giderek sandala yaklaşmaya başlarken ise, 160 santim boylarında, beyaz bir takım elbise giymiş, içinde gömleği ve kravatı da olan ve kendisini Houru Masuta olarak tanıtan tavşanı daha net bir şekilde görebiliyorsun.


Houru Masuta
Image
Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Joined: Wed Jan 22, 2025 6:31 pm
User avatar
Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Gacko iç çekti. Kenta... Her zaman temkinli, her zaman şüpheci Kenta. No.2'deki meyhanesinde her şey kontrol altındayken böyle olması normaldi. Ama şimdi denizdeydiler ve kontrol diye bir şey yoktu. Gorou'nun "Hııığ!"ı bile Kenta'nın mantığından daha anlamlı geliyordu şu anda.

"Var mısın iddiaya? Kaybeden Kaptan'dan yumruğu yer!"

Gacko, Kenta ve Gorou'nun iddialaşmasını dinlerken gülümsedi. Bu ikisi... Biri her şeyi kontrol etmeye çalışan bir meyhaneci, diğeri sadece "Hııığ!" diyebilen dev bir adam. Ama şu an ikisi de aynı heyecanı paylaşıyordu. Belki de deniz hepsini değiştirmeye başlamıştı. Pochi'nin yanına vardığında, cücenin her zamanki hali onu güldürdü. Şu boynu olmayan haline bak! Omuzlarını öyle bir dikmişti ki... Pochi'nin sözleri düşüncelerini böldü. "Kaptaaan, kaptan! Sen beni boşver de Kenta'ya atacağın yumruğun tadını nasıl çıkaracağını düşün!" Pochi. Kadim, minik dostu. Tanrının karşısında yargılanıyor olsa bile rahatlıkla eğlenecek bir şeyler bulur, herkesi sinir edebilirdi. Onun bu bazen masum bazen hin saflığı Gacko'yu sabırsız bir ihtiyar olmaktan koruyan yegane şeydi. "Sus bakalım cüce!" dedi Gacko, ama içten içe gülümsüyordu. Pochi'nin bu heyecanı... No.2'de bir tüccarın kasasını gözlerken bile bu kadar heyecanlanmazdı. Gözlerini dikti Gacko. Birkaç yüz metre ötede, dalgaların üzerinde usulca sallanan minik bir sandal... ve üzerinde, bembeyaz bir takım elbise giymiş, kravatlı bir tavşan! Gacko gözlerini ovuşturdu. Bu kadar denizde kalmak sonunda aklını mı kaçırıyordu?

"Kaptan, benimkileri vereyim mi?"

Pochi'nin gözlüğünü teklif etmesi bardağı taşıran son damla oldu. Her şeyi para olarak gören o gözlük... Cücenin gözleriyle bütünleşmiş gibiydi. Kahkahayı bastı Gacko. O gözlüğün lanetli olduğuna yemin edebilirdi! "HAHAHA! Cüce, senin gözlüklerini taksam tavşan yerine ne görürüm kim bilir? Belki de zengin bir tüccar! Ya da belki de..." Sözleri yarım kaldı. Tavşanla göz göze gelmişti. Pochi haklıydı.

O küçük, parlak gözlerde gördüğü zeka ışıltısı tüylerini diken diken etti. Bu bakışlar... Pochi'nin para görünce parlayan gözlerinden bile daha etkileyiciydi. Ve sonra tavşan konuştu.

"ÇABUK BURAYA GELİN-NİĞM!" Gacko'nun ağzı açık kaldı. Konuşan bir tavşan... Hem de tuhaf bir aksanla konuşan, takım elbiseli bir tavşan! Bu, Pochi'nin zorla yedirdiği şeytan meyvesinden bile daha garipti. "GELİN VE-NİĞM, HOURU MASUTA'YI KURTARMA-NİĞM ŞEREFİNE NAİL OLUN-NİĞM!"

Gacko'nun kanı kaynıyor, bir haftalık hayal kırıklığını pişirip öğütüyordu. Bu... Bu gördüğü, ölene kadar meyhane masalarında anlatabileceği bir görüntüydü. "DÜMENİ KIRIN!" diye gürledi Gacko. Sesi bütün güverteyi çınlattı. Kenta'nın itiraz etmesini beklerdi normalde. Sonuçta yabancı birini - hem de konuşan bir tavşanı - gemiye almak... Ama hayır, bu sefer farklıydı. Bir haftadır hiçbir şey görmemişlerdi. Ve şimdi karşılarında duran şey sadece bir tavşan değildi - bu bir işaretti! Bu bir kurtuluştu! "DOĞRU ŞU TAVŞANA!" diye bağırdı tekrar. Aşağıya, hala şaşkınlıkla bakan mürettebatına döndü: "Kenta! Gorou! İddiayı sonra hallederiz! Şu an daha önemli işlerimiz var!" Kurdukları hayallerin hiç bir noktasında, konuşan takım elbiseli bir tavşandan daha önemli bir şey yoktu.

Gemi yavaşça sandala yaklaşırken, Gacko Pochi'nin tulumunu kavrayarak gözcü sepetinden atladı ve güverteye düştü. Tuzlu deniz havası yüzünü yalarken, içinden bir ses bu tavşanın hayatlarını değiştireceğini söylüyordu. Ya da belki de sadece çok sarhoştu. Her iki durumda da, bu bir şanstı. No.2'den beri ilk gerçek şansları... Hem tavşan şans demek değil miydi? Şans muskalarını düşündü Gacko. Tavşan ayağı mıydı şanslı olan, yoksa tavşan poposu mu?

"Hey Pochi!" diye seslendi. "Git bize biraz içki getir! En iyisinden olsun! Görünüşe bakılırsa..." Tavşana baktı. "...yeni misafirimiz oldukça şık birisi. Kenta'nın meyhanesindeki müşterilerden bile daha şık!" Tavşanın beyaz takım elbisesi güneşte göz alıcı bir şekilde parlıyordu. 160 santim... Pochi'nin iki katı boyunda, kravatlı, gösterişli bir tavşan. Gacko, No.2'deki günlerini düşündü. O zamanlar en büyük heyecanları zengin bir tüccarın kasasını soymaktı. Şimdi ise karşılarında konuşan bir tavşan vardı! Belki de denize açılmak o kadar da kötü bir fikir değildi.

"Hey, Bay Tavşan!" diye seslendi neşeyle. "Ya da Houru Masuta mı demeliyim? Gemiye buyur! Şu kravatınla benim Pochi'den bile şık görünüyorsun!" Eliyle Pochi'yi işaret etti. "Bak, Pochi ile tanış. Boynu yok ama gönlü zengin! İkiniz iyi anlaşacaksınız!" Tavşan ve Pochi arasında bir bağlantı yoktu elbette. Gacko tavşanı rahat ettirmek istemişti. Ortamdaki tek ucube kendisi değilse, daha rahat konuşurdu!

Kenta'nın endişeli bakışlarının ensesinde olduğunu tahmin edebiliyordu. Haklıydı da - yabancı birini gemiye almak, hele ki böyle tuhaf birini... Ama artık çok geçti. Zaten bir haftadır kayıptılar, daha kötü ne olabilirdi ki?

"Hey Pochi!" diye bağırdı tekrar. "O içki nerede kaldı? Yeni misafirimizin başına neler geldiğini öğrenmek için sabırsızlanıyorum! Belki de..." Sırıttı. "...bize zengin bir macera getirmiştir!" Tavşanın gemiye çıkması için elinden ne geliyorsa yapacak ve gerekirse onu güverteye sırtında taşıyacaktı. Burada büyük bir hikaye, bir kurtuluş yatıyordu.
Game Master
Game Master
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:39 am
Tayfana dümeni kırmalarını söylemenle birlikte, aşağıda ne yapacağını bilemez bir telaşın, Pochi’nin ise haklı gururunun başladığını görebiliyorsun. Kenta ve Gorou, kendisine Houru Masuta diyen tavşanın sesini duymuş olarak, doğrudan gemiyi bu yöne doğru hareketlendirmek için çabalamaya başlıyor. Pochi’yi kavradığında ise, onun tavşandan alacağı ısırıkların hayaliyle ağzının sulanmaya başlamış olduğunu da fark edebiliyorsun. Hafifçe dışarıya çıkmış diliyle Pochi çoktan tavşan etinin lezzetini bünyesinde hissetmiş gibi hareketsiz kalmışken, hızlıca onu kavrayıp güverteye dalışa geçiyorsun! Pochi’ye içki getirmesi yönündeki sözlerine karşılık Pochi -muhtemel Pochi tavşanı güzelce kızartıp yanında içeceğiniz içki olarak anlayarak- “Hay hay Kaptan!” diyor büyük bir zevkle. Kōun-Maru giderek tavşana yaklaşırken, artık sesinizin birbirinize daha rahat ulaşabileceği bir yakınlığa erişiyorsunuz. Bu durum, aynı zamanda birbirinizi de rahatlıkla görmeyi mümkün kılarken, Kenta ve Gorou’nun Kōun-Maru’nun ön kısmında hemen arkanda olduğunu hissedebiliyorsun.

Ağzından çıkan sözlere karşılık, sanki az önce yardım çağrısında bulunan kendisi değilmiş gibi elleri ceplerinde bekleyen tavşana istinaden, Kenta gözlerine inanamaz bir halde “Bu gerçekten bir tavşan mı yoksa tavşan insanı mı?” diyor. Gorou’nun kendi içinde anlamlı çıkardığı seslere karşılık Kenta konuşmasını sürdürürken “Tavşan olma meyvesi yemiş bir insan mı yoksa insan olma meyvesi yemiş bir tavşan mı? Hepsinden daha fenası, doğuştan böyle olması! Düşünsene, tavşan gibi yiyor insan gibi sıçıyor!” diyor. Kenta’nın sözleriyle zihni allak bullak olmuş olan Gorou’nun gözlerinin arkasında insan gibi sıçan bir tavşan figürünü rahatlıkla görmenin ardından, biraz da konuyu dağıtmak için Pochi’ye sesleniyorsun. Pochi ise, dört bardak ve bir eski şişeye doldurmuş olduğu içkileri büyük bir zevkle getirirken, ağzından akan suların oranının artmış olması, bundan sonraki yaşanacakların çok da hayra alamet olmayacağını düşündürtüyor. Houru Masuta’nın bulunduğu sandala iyice yaklaşan Kōun-Maru’yu bir nebze olsun yavaşlatmak için harekete geçen Kenta ve Gorou odağından çıkarken, Pochi’nin artık yalanmayı andıran sesleriyle birlikte Houru Masuta birkaç metre önünüzde bulunuyor.

Doğrudan hedefine seni kilitlemiş gibi -muhtemelen Pochi’yi fark edemediğinden- bakışların sabit bir şekilde tutan Masuta “Merhaba-niğm! Bu yaptığınız karşısında-niğm, muhakkak ki büyük mükafat alacaksınız-niğm!” diyor. Sandalın hafifçe Kōun-Maru’nun önüne gelmesiyle birlikte Masuta çoktan geminize çıkmak için isterik bir şekilde elini uzattığında, onu tavşan patilerinden yakalıyor ve gemiye doğru çekiyorsun… Bu, hayatındaki ilk tavşan patisi tutma anın olarak zihnine kazınıyor!

Geminin ön tarafına ayak basan Masuta, ilk iş olarak üzerindeki kaliteli takım elbiseyi düzeltmesinin ardından bir anda Pochi’yi fark ederek tavşanvari bir irkilişle geriye adımlarken “Niğm! Havaya fırladığını gördüğümde-niğm, onu bir fıçı sanmıştım-niğm!” diyor. Hemen ardından ise Masuta “Sanırım-niğm, beni ilk fark eden sen olduğun için-niğm, senin mükafatın daha fazla olmalı-niğm!” diyor. Masuta’nın bu sözlerine karşılık Pochi çoktan beklediği bir hediyeye kavuşmuş gibi kıpır kıpır halde “Butlar benim! Butlar benim!” diye söylenmeye başlarken, Masuta Pochi’ye dehşetle bakmaya başlıyor. Uzun kulakları tamamen dikelmiş bir halde ve gözlerindeki kızgınlık şokla artarken, Masuta’nın hafif titreyen hareketleri onun bir hayvan gibi ürktüğünü de gösteriyor. Tam bu esnada arkada beliren Kenta’nın meraklı bakışları ile Gorou’nun kendi içinde anlamlı iniltileri, Masuta’nın bakışlarının sana dönmesine ve “Ne tür-niğm, bir yere düştüm ben-niğm?” demesine neden oluyor. Masuta, tekrar sandalına atlayıp var gücüyle sizden uzaklaşmak için anı kolluyor gibi görünürken, Pochi de midesinin gurultularını bastırmakta bir hayli zorlanıyor!
Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Joined: Wed Jan 22, 2025 6:31 pm
User avatar
Sakal Korsanları
Sakal Korsanları
Dümeni kırın emri güverteyi çınlatırken, aşağıda bir telaş başlamıştı. Kenta ve Gorou, saatlerdir haritalarla boğuşmaktan yorgun düşmüş olsalar da, şimdi sanki yeni bir enerjiyle dolmuşlardı. Pochi ise... Pochi'nin durumu biraz farklıydı. Gacko onu kavradığında, küçük adamın ağzından sular akıyordu. Tavşan eti hayalleriyle gözleri parlamış, dili hafifçe dışarı çıkmıştı. "HAY HAY KAPTAN!" diye bağırdı Pochi, Gacko'nun içki getirmesi için söylediği sözlere karşılık. Gacko iç çekti. Küçük adam muhtemelen tavşanı kızartıp yanında içecekleri içki olarak anlamıştı. Pochi boyutu küçük olsa da Gacko kadar fazla yiyebiliyordu.

Gacko geminin korkuluklarına yapıştı. Kōun-Maru yavaşça sandala yaklaşırken, Kenta ve Gorou hemen arkasında duruyordu. Gacko onların varlığını hissedebiliyordu. Kenta'nın endişeli bakışları, Gorou'nun anlamsız sesleri... Her şey normaldi, ta ki Kenta konuşana kadar. "Bu gerçekten bir tavşan mı yoksa tavşan insanı mı?" Gacko gözlerini devirdi. Kenta her zaman her şeyi analiz etmeye çalışırdı. Ama bu sefer... bu sefer gerçekten çok ileri gitmişti. "Tavşan olma meyvesi yemiş bir insan mı yoksa insan olma meyvesi yemiş bir tavşan mı? Hepsinden daha fenası, doğuştan böyle olması! Düşünsene, tavşan gibi yiyor insan gibi sıçıyor!" Tavşan veya insan. Hatta tavşan insan! Ne farkederdi ki? Gacko, böyle efsane anlar için özgürlüğe yelken açmıştı.

Yine de Gacko, Gorou'nun gözlerinin arkasında beliren insan gibi sıçan tavşan figürünü görünce kahkahayı bastırmakta zorlandı. Bu adamın mantık dolu tespitleri, absürt anlarda onu çok eğlendiriyordu. Pochi dört bardak ve bir eski şişeye doldurduğu içkileri büyük bir zevkle getirirken, ağzından akan suların oranı artmıştı. En son ne zaman beslediğini düşündü Gacko. Gerçi ne farkederdi, aşağıda alkol fıçılarını sayarken kaç haftalık erzak stoğunu yemişti acaba?

Sandal hafifçe Kōun-Maru'nun önüne geldiğinde, Masuta zaten gemiyi çıkmak için istekli bir şekilde elini uzatmıştı. Gacko onu tavşan patilerinden yakaladı ve gemiye doğru çekti. Bu, hayatındaki ilk tavşan patisi tutma anıydı ve zihnine kazınmıştı. Denizleri kasıp kavuran koca koca, endamlı ve tanınan korsanları düşündü Gacko. Onlar böyle bir şeyi tecrübe etmiş miydi? Bir insan tavşan patisi tutmak... Gacko artık o koca isimlerden daha koca bir tecrübe edinmişti.

Masuta geminin ön tarafına ayak basar basmaz, ilk iş olarak üzerindeki kaliteli takım elbisesini düzeltti. Sonra bir anda Pochi'yi fark etti ve tavşanvari bir irkilişle geriye adımladı. Pochi ve fıçı. Gacko yine iç çekti. Mantık dolu cümlelerden sıkılmaya başlamıştı Kenta yüzünden. Pochi'yi fıçı sanmak... Evet, mantıklıydı. Küçük adam zaten boyuyla bir fıçıyı andırıyordu. "Sanırım-niğm, beni ilk fark eden sen olduğun için-niğm, senin mükafatın daha fazla olmalı-niğm!"

Pochi, Masuta'yı bir yemek gibi görmese şu an fazlasıyla mutlu olurdu. Tayfadaki herkesin kazandığı ama Pochi'nin daha fazla kazandığı bir senaryo... Onun gurur dolu dalga geçmelerine katlanmak kâbus gibiydi.

"BUTLAR BENİM! BUTLAR BENİM!"

Masuta dehşetle Pochi'ye baktı. Avcısını gören bir tavşandan bir farkı yoktu! Arkada beliren Kenta aralarındaki en normal olanıydı. Gorou'nun iniltileri ise Masuta için hiç yardımı olmuyordu. Gacko ortamı sakinleştirmezse tavşanın sandalına atlayıp kürek çekeceğinden emindi. Pochi de zaten midesinin gurultularını bastırmakta zorlanıyordu. Bu... bu çok eğlenceli olacaktı. Masuta'nın dehşet dolu bakışları ve Pochi'nin midesinin gurultuları arasında, Gacko hızlıca harekete geçti. Pochi'nin ensesinden tutarak küçük adamı geri çekti. Cüce, tavşan eti hayallerinden kopmak zorundaydı.

"Endişelenme Bay Masuta!" diye seslendi Gacko, en sıcak ses tonuyla. "Gemiye gelen herkes bizim dostumuzdur. Pochi burada sadece... biraz garip bir tayfa üyesi. Onu görmezden gelebilirsin. Lütfen içkimizden iç, yemeğimizden ye. Size tayfamı tanıtayım: Bu endişeli bakışlı adam Kenta, bizim akıl hocamız. En zekimiz Bu dev gibi adam ise Gorou, en güçlümüz. Ve bu küçük şey..." Pochi'yi ensesinden tutarak salladı. "...Pochi. Onu şimdilik görmezden gel. Senin klasından etkilenmiş durumda."

Masuta'nın korkusunu gidermek, onu gerçekten evinde gibi hissettirmek istiyordu. Hala ensesinde tuttuğu Pochi ile birlikte geminin güvertesinde bağdaş kurarak oturdu.

"Benim adım ise Gacko. Seninle tanıştığımız için ne kadar mutlu olduğumuzu anlatamam." Gacko gerçekten uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştı. "Peki Bay Masuta, size nasıl yardımcı olabiliriz? Nasıl bu duruma düştünüz? Nereye gitmek istiyorsunuz?"
Locked